• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/halilakpinar
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05056611119
  • https://www.twitter.com/halilakpinar
  • https://www.instagram.com/halilakpinar1453
  • https://www.youtube.com/channel/UCz-evvQhDvbJLw5bg_A8P1Q
Üyelik Girişi
MUHTEVA
Site Haritası

Custom Search

11.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (4-5-6.ÜNİTELER)

    11.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (4-5-6.ÜNİTELER)

 

4.ÜNİTE: MAKALE

Önce makale türünün tanımına ve genel özelliklerine bakalım:


Makale Nedir?


Bilimsel ve toplumsal konularda; siyaset, ekonomi, sanat, spor vb. alanlarda yazılan, açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete veya dergi yazılarına makale denir. Bilimsel dergilerde yayımlanan makalelerde tıp, ekonomi, sosyoloji, felsefe gibi bilim dallarıyla ilgili konular işlenir.

MAKALELERİN GENEL ÖZELLİKLERİ MADDELER HALİNDE

  • Makalelerin konuları, toplumun büyük bir bölümünü ilgilendirir.
  • Hemen hemen her konuda makale yazılabilir.
  • Makalede bir konuya yeni bir açıdan bakılır.
  • Konuyla ilgili ortaya atılan tez, örnek ve kanıtlarla ispatlanır.
  • Makalenin yazılış amacı bir konuyu açıklamak, konuyla ilgili bilgi vermektir.
  • Diğer yazı türlerinin çoğunda olduğu gibi giriş, gelişme, sonuç bölümlerinden oluşan bir planı vardır.
  • Makalede mecazlı, süslü anlatım ile konuşma dili havasından kaçınılır. Ciddi, ağırbaşlı, yalın, pürüzsüz, açık ve anlaşılır anlatım esas alınır.
  • Örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme, tanımlama gibi düşünceyi geliştirme yollarına başvurulur. Alıntılardan yararlanılır; alıntı yapılan kaynak, kaynakçada gösterilir.
  • Makaleler gazete ve dergi makaleleri olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkar. Gazete makalelerinde genellikle günlük siyasi, toplumsal sorunlar ele alınır. Dergi makaleleri ise akademik konulardan oluştuğu için daha çok uzmanlık gerektirir. Bilimsel bulgu ve terimler bu makalelerde daha çok yer alır.
  • Edebiyat, dil, sanatsal özelliği ön planda olan makaleler edebi makale; ekonomi, tıp, sosyoloji gibi bilime dayalı meslekleri dile getiren makaleler de mesleki makaleler olarak adlandırılır.
  • Şinasi'nin "Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi" edebiyatımızdaki ilk makale örneğidir.

 

 

 

 

 

 

BİLİMSEL MAKALELERİN BÖLÜMLERİ


(Bu kısımdaki bilgi kaynağı: MEB 11. Sınıf Türk Dili Ve Edebiyatı Ders Kitabı, Sayfa 113-114)


Bilimsel makaleler; başlık, özet, giriş, yöntem, bulgular, sonuç ve tartışma, kaynakça bölümlerinden oluşur. Metnin özelliğine göre bu bölümlerden bazıları bulunmayabilir veya başlıkla belirtilmeyebilir.


Başlık: Konunun ilgilileri tarafından okunacak ilk bölümdür. Bu nedenle başlık düzenlenirken kelimeler dikkatle seçilmeli, makalenin içeriğini yansıtan en az sayıda kelime kullanılmalıdır. Uygun bir başlığı olmayan makale, hedef okuyucu kitlesine ulaşmayabilir.

Özet: Metnin bütününde anlatılanların ana hatlarıyla ifade edildiği bölümdür. Araştırmanın kapsamı, amacı, araştırmada kullanılan yöntemler, elde edilen bulgular, araştırma sonunda ulaşılan sonuçlar ve metindeki anahtar kelimeler bu bölümde verilir.

Giriş: Temel bilgilerin sunulduğu bölümdür. Bu bölümde konuyla ilgili daha önce yapılan çalışmalar hatırlatılır. Bu çalışmaya neden gerek duyulduğu ortaya konur.

Yöntem: Bu bölümde araştırmada tercih edilen yöntem ve söz konusu yöntemin tercih edilme nedenleri anlatılır. Yazarın neyi, nasıl ve niçin kullandığını açıkladığı bu bölüm, konuyu bilen bir uzmanın aynı çalışmayı kendi imkânlarıyla tekrar etmesini sağlar nitelikte olmalıdır.

Bulgular: Bu bölümde araştırmada elde edilen bulgular ve bu bulguların ne anlama geldiği dile getirilir.

Sonuç ve Tartışma: Bu bölümde araştırmada elde edilen bulguların araştırmanın amaçları ile
ilişkileri kurulur. Elde edilen bulgulardan birtakım nesnel genellemelere ulaşılmaya çalışılır. Ulaşılan sonuçlar, daha önce aynı veya benzer konularda yapılmış çalışmaların sonuçlarıyla karşılaştırılır.
Araştırmanın bilim dünyasına katkısı belirtilir. Yapılan bilimsel çalışmayla ulaşılan sonuçların günlük hayattaki olası etkileri değerlendirilir.

Kaynakça: Makalenin sonunda, yararlanılan kaynaklar liste hâlinde gösterilir. Makalede yer alan her kaynağa, kaynakçada yer verilir; kaynakçada yer alan her kaynağa metin içinde gönderme yapılır. Kaynakça hangi bilginin hangi kaynaktan alındığını göstermez. Bilginin hangi kaynaktan alındığı, metnin içinde kaynağa gönderme yapılarak belirtilir. Kaynakçada her kaynağa yalnız bir kez yer verilir.


Makalenin Türk Edebiyatındaki Gelişimi ve Önemli Temsilcileri

 

Makaleler günümüzde bilimsel makaleler ve gazete makaleleri olmak üzere iki grupta toplanabilir. Fakat makalenin Türk edebiyatındaki serüveni gazetenin yayın hayatımıza girmesiyle başlar. Türk edebiyatının ilk gazetesi 1831 ‘de çıkarılan Takvîm-i Vekâyi’dir. Tamamen hükümet denetiminde çıkarılan gazeteyi 1840′ta yarı resmî yarı özel olarak çıkarılan Cerîde-i Havadis izler. Şinasi’nin Agâh Efendi’yle birlikte 1860′ta çıkardığı Tercümân-ı Ahvâl ise Batılı anlamdaki ilk gazete kabul edilir.

  • Türk edebiyatında ilk makaleyi, İbrahim Şinasî ilk sayısı 22 Ekim 1860′ta çıkan Tercüman-ı Ahval gazetesinde yayımlamıştır. (Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi)
  •  Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransızcadan çevirdiği (Servetifünun dergisinin kapatılmasına sebep olan) Edebiyat ve Hukuk adlı makale ile
  • Ömer Seyfettin’in Genç Kalemler dergisinde yayımlanan (Millî Edebiyat’ın dil anlayışını ortaya koyan) “Yeni Lisan” makalesi türün tanınmış örneklerindendir.
  •  

Makale türünün Türk Edebiyatı’ndaki önemli temsilcileri şunlardır: 


Namık Kemal, Ziya Paşa, Şemseddin Sami, Muallim Naci, Beşir Fuat, Hüseyin Cahit, Fuat Köprülü, Mehmet Kaplan, Samiha Ayverdi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal Beyatlı, Peyami Safa, Nurettin Topçu, Cemil Meriç…

 

Türk Edebiyatında Önemli Makale Yazarları Ve Eserleri 

Makale Türünde Önemli Eserler ve Yazarları

Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi

İbrahim Şinasi

Şiir ve İnşa

Ziya Paşa

Evrak-ı Eyyam

Nesr-i Harp

Nesr-i Sulh

Cenap Şahabettin

Edebiyat ve Hukuk (Servetifünun dergisinin kapatılmasına sebep olan makaledir)

Hüseyin Cahit Yalçın

Yeni Lisan (Millî Edebiyat’ın dil anlayışını ortaya koyan makaledir)

Ömer Seyfettin

Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak

Ziya Gökalp

Sanata Dair

H. Ziya Uşaklıgil

Milli Edebiyat Meseleleri

Cenap Bey’le Münakaşalarım

Ali Canip Yöntem

Çal Çoban Çal

Süleyman Nazif

Aziz İstanbul

Eğil Dağlar (makale-sohbet)

Yahya Kemal Beyatlı

Edebiyatımızın Bugünkü Meseleleri

Yaşar Nabi Nayır

Pazartesi Konuşmaları
İyi Vatandaş İyi İnsan

Hasan Ali Yücel

Büyük Türkiye Rüyası (makale- eleştiri)

Kültür ve Dil (makale-eleştiri)
Nesillerin Ruhu (makale-eleştiri)

Mehmet Kaplan

Üç Tarz-ı Siyaset

Yusuf Akçura

Edebiyat Üzerine Makaleler

Ahmet Hamdi Tanpınar

Yusufçuk

Samiha Ayverdi

Enikli Kapı

Arif Nihat Asya

 

MAKALE-FIKRA (KÖŞE YAZISI) FARKLARI

  • Makale yazarı ele aldığı fikirleri bilimsel bir yaklaşımla incelerken fıkra yazarı kişisel görüşle ele alıp inceler.
  • Makalelerde yazılanları ispatlama kaygısı vardır; ancak fıkralarda yazılanları ispatlama kaygısı yoktur.
  • Makalede dil ciddi, ağırbaşlı, bilimsel bir dil ve nesnel tutum; fıkrada ise günlük konuşma dili ve öznel bir tutum söz konusudur.
  • www.edebiyatfatihi.net
  • Makalede yazar doğruyu; fıkrada ise yazar kendi doğrusunu anlatır.
  • Makalede kullanılan cümlelerin kesinlik taşıması şarttır. Bu yüzden makalelerde, kurallı cümle kullanılır. Fakat fıkra yazarı, anlatımını rahatlatmak için, devrik cümle kullanabilir ve komik (güldürücü) unsurlara yer verebilir.
  • Makale fıkraya göre daha uzun bir yazı türüdür.


MAKALE-DENEME FARKLARI

  • Makalede ortaya atılan düşünce iddia ya da görüş, kanıtlara dayanır. Denemede ise konu kişisel düşünceler, yorum ve bakış açısıyla desteklenir.
  • Denemede öznellik, makalede nesnellik hakimdir
  • Makalede düşünce kesin bir sonuca bağlanır. Denemede ise böyle bir zorunluluk yoktur.
  • Makalenin üslup ve anlatımı ciddi, kurallı ve ağırbaşlıdır. Denemenin üslubu yazarına göre değişir.
  •  Makalede söz oyunlarına yer verilmez, açık ve anlaşılır bir anlatımı vardır. Deneme yazarı ise konusuna uygun olarak söz sanatlarına ve anlam oyunlarına yer verebilir. Denemede dilin doğru ve güzel kullanımı çok önemlidir
  • MAKALE-SOHBET YAZISI FARKLARI
  • Makalede konu, ayrıntılı bir şekilde; sohbet yazılarında ise konu ayrıntılara girilmeden yüzeysel bir şekilde işlenir.
  • Makalelerde konuyu ispatlamak esasken sohbette ise ispat zorunluluğu bulunmaz.
  • Makalelerde bilimsel, ağırbaşlı nesnel bir anlatım; sohbette samimi, içten bir anlatım esastır.

MÜNAZARA (EYTİŞME) Karşıt görüşlü iki grubun önceden belirlenen bir tez ya da konu hakkında düşüncelerini jüri veya dinleyici önünde savunmasına münazara denir. Tartışmalarda yarışma kaygısı olmadığı halde, münazaralar birer fikir ve söz yarışmasıdır.
Münazaralarda bir grup “tez”i diğer grup “antitez”i alır. Gruplar, bunlardan hareketle de argümanları belirler.

  • Tez: Öne sürülen herhangi bir yargıdır.
  • Antitez: Ön sürülen herhangi bir yargıya karşı konan başka bir yargıdır.
  • Argüman: Ön sürülen tezin doğruluğunun, inandırıcılığının dayandığı nedenlerdir.

Bir başkan yönetiminde, jüri önünde yapılan münazarada gruplardaki konuşmacı sayısı bir ile dört arasında değişebilir. Genellikle sınıf ortamında yapılır.

 

 

 

SOHBET (SÖYLEŞİ) 

Bir bilim veya sanat konusunu, okurun üzerinde yazarla sohbet ediyormuşçasına bir izlenim bırakarak anlatan edebiyat türüne sohbet (söyleşi) denir. 

Sohbet Türünün Özellikleri 

Ø  Yazar, güncel bir konuyu okurla konuşuyormuş gibi samimi ve anlaşılır bir üslupla ele alır.

Ø  Yazar ele aldığı konuyu derinlemesine girmeden, okurla samimi bir ilişki kurarak anlatır.

Ø  Sohbet yazarı, karşılıklı konuşma havası oluşturmak için okura doğrudan sorular sorar.

Ø  Konuşma dilinde kullanılan sözcüklere yer verilir.

Ø  Düşüncelerini kanıtlama çabasına girmez.

Ø  Sohbet metinlerinde genellikle açıklayıcı ve söyleşmeye bağlı anlatım türleri kullanılır.

Ø  Sohbet türündeki metinlerde gündelik olaylar, sanat ve edebiyatla ilgili konular ele alınır.

Ø  Yazar bu konuları işlerken kendi düşüncelerini ortaya koyar.

Ø  Gazete ve dergilerde yayımlanan bir tür olmakla birlikte kitap hâline getirilerek de yayımlanabilir. 

Önemli: Klasik Türk edebiyatında (divan edebiyatı) sohbet türünde oluşturulmuş metinlere musahabe denir.

Türk Edebiyatında Sohbet Türünün Önemli Yazarları

  • Ahmet Rasim
  • Şevket Rado
  • Nurullah Ataç
  • Suut Kemal Yetkin
  • Melih Cevdet Anday
  • Yahya Kemal Beyatlı
  • Haldun Taner
  • Nihat Sami Banarlı 

Ahmet Rasim (1864 – 1932)

v  Servetifünun Dönemi’nin bağımsız sanatçılarından biridir.

v  Sohbet ve fıkra türünde kaleme aldığı eserleriyle tanınır.

v  Ahmet Mithat geleneğinin önemli temsilcilerinden biridir. (Halkı eğitme anlayışı)

v  Şiir, hikâye, okul kitapları türlerinde, tarih ve bilim konularında eserler yazmıştır.

v  İstanbul’un her ayrıntısını, sokakları, halkın günlük yaşamını eserlerinde yansıtmıştır.

v  Son derece canlı bir anlatıma sahiptir. 

Önemli Eserleri

Gecelerim, Şehir Mektupları, Eşkâl-i Zaman, Cidd ü Mizah, Gülüp Ağladıklarım, Falaka, Ramazan Sohbetleri, Muharrir Bu Ya 

Nurullah Ataç (1898 – 1957) 

  • Cumhuriyet Dönemi’nin en önemli deneme sohbet ve eleştiri yazarlarından biridir.
  • “Öz Türkçe” anlayışını savunmuş, yabancı sözcüklerin dilden tamamen atılması gerektiğini söylemiştir.
  • Kendine özgü yeni bir dil ve anlatım biçimi oluşturmuştur.
  • Devrik cümleyi yazı diline kazandırmıştır.
  • Doğal bir Türkçe dilini eserlerinde kullanmıştır.
  • Söyleşi üslubuna ve konuşma diline yer vererek eserlerini oluşturmuştur. 

Önemli Eserleri

Günlerin Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, Okuruma Mektuplar, Günce

 

 

Fıkra (Köşe Yazısı)

Siyasi, sosyal ve gündelik konuları, belli bir düşünceye bağlayarak yorumlayan, kanıtlama amacı taşımadan yazılan ciddi ve eğlendirici yazı türüne fıkra denir. Gazetelerde yayımlanan fıkraların diğer ismi de köşe yazısıdır. 

Fıkra Türünün Özellikleri

  1.  Belgelendirme ve kanıtlama gereği duyulmadan yazılır.
  2. Günlük olayları, ülke sorunlarını veya yazarın bir konu hakkındaki düşüncelerini ortaya koyan yazı türüdür.
  3. Konuşma diliyle ve son derece sade bir anlatımla yazılırlar.
  4. Güncel, günübirlik konularda yazıldığı için ömrü kısadır.
  5. Edebi bir dille yazılıp kalıcı olan fıkralar da vardır.
  6. Fıkra gazete ve dergilerde yazılan bir türdür.
  7. Fıkralarda genellikle açıklayıcı anlatım türünden yararlanılır.
  8. Bu türün oluşumu ve yaygınlaşması Tanzimat Dönemi ile başlar.
  9. Fıkralar öğretici metin türleri içerisinde yer alırlar. 

Fıkra Türünün Önemli Yazarları: Ahmet Rasim, Ahmet Hâşim, Yusuf Ziya Ortaç, Şevket Rado, Falih Rıfkı Atay, Burhan Felek, Peyami Safa 

Önemli: Öğretici metin türlerinden olan fıkra ile mizahi içeriğe sahip fıkra birbiriyle karıştırılmamalıdır.

Mizahi fıkralar nükte, hiciv, güldürü gibi unsurlara sahiptir. Yaşamdan yola çıkan bu küçük hikâyeli anlatımlarda amaç ders vermektir. Mizahi fıkra, şiirsel üslubu, kısa ve yoğun içeriğiyle okura mesajlarını doğrudan iletmeyi hedefler. Nasrettin Hoca, İncili Çavuş fıkraları bu tür mizahi fıkraya örnek verilebilir. 

Fıkra ile Sohbet Türünün Benzer Yönleri

1.       Her ikisinde de konu sınırlaması yoktur.

2.       Her ikisi de gazete çevresinde oluşmuş ve düşünceye dayalı yazılardır.

3.       Etkili bir içeriğe ve üsluba sahip kısa yazılardır.

4.       Her ikisinde de düşüncelerini ispatlama kaygısı yoktur.

 

Fıkra ile Sohbet Türünün Farklı Yönleri

1.       Sohbette yazar okula konuşuyormuş gibi bir üslubu benimser, fıkrada ise bu özellik yoktur.

2.       Sohbet okura doğrudan seslenirken fıkra, okura doğrudan seslenmez.

3.       Sohbet kalıcı bir türdür; fıkra ise etkisi kısa sürede kaybolan bir türdür.

4.       Sohbetlerde genellikle söyleşmeye bağlı anlatım, fıkralarda açıklayıcı anlatım kullanılır. 

Oktay Akbal (1923 – 2015)

  • Cumhuriyet Dönemi yazarlarından olup hikâye, roman, sohbet, deneme, anı, günlük türlerinde eserler kaleme almıştır.
  • Uzun yıllar gazetelerde fıkra yazarlığı yapmıştır.
  • Cumhuriyet Dönemi’nin önemli yazarları arasında yer alır.
  • Düzyazı türünde birçok eser kaleme almıştır.
  • Uzun süre Cumhuriyet gazetesinde Evet/Hayır adlı köşesinin yazarlığını yaptı.
  • “Garipler Sokağı” adlı romanıyla Türk Dil Kurumu roman ödülünü kazanmıştır. 

Önemli Eserleri

Hikâye: Önce Ekmekler Bozuldu, Bizans Definesi, Karşı Kıyılar

Roman: Suçumuz İnsan Olmak, Düş Ekmeği, Garipler Sokağı

Düzyazıları: Zaman Sensin, Hiroşimalar Olmasın, Tarih En Büyük Yargıç, Geçmişin Kuşları 

Türk Kültüründe Sohbet 

Türk kültüründe özellikle de aile ve akraba bağlarının güçlü olduğu dönemlerde insanların eğlenme ve hoşça vakit geçirme ihtiyacından ortaya çıkmış bir anlayıştır. 

Özellikle teknolojinin gelişmediği yıllara kadar sohbet, Türkiye’nin her yöresinde gelenek ve görenekler çerçevesinde kurulan yaşantılar neticesinde yaşamını devam ettirmiştir. Toplumumuzun yapısındaki demokratik anlayışı ve örgütlenmeyi yansıtması ise sohbetin bir başka önemli yönüdür. 

Eski Türk toplumlarına baktığımızda önemli törenler olarak görülen toy ve şölen gibi eğlenceler vasıtasıyla bir araya gelen insanlar belirli gelenek ve görenekler çerçevesinde birbiriyle sohbet eder ve bu eğlencelerde ozanlar insanlara hikâyeler anlatırlardı. 

Sohbet türüyle ilgili örneklere değinecek olursak Anadolu’da bu kültürle ilgili son derece zengin bir miras bulunmaktadır. Bu çerçevede sohbetin gerçekleştiği birçok eğlence türü de ortaya çıkmıştır. 

İşte, onlardan bazıları: 

Ø  İç Anadolu’da “yâren”,

Ø  Şanlıurfa’da “sıra gecesi”,

Ø  Elazığ’da “kürsübaşı”,

Ø  Van’da “oturmah”,

Ø  Antalya’da “kef ”,

Ø  Diyarbakır’da “velime geceleri”;

Ø  Adıyaman’da “harfane geceleri” 

Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nde görülen ve ticari yaşamı düzenlemeyle görevli olan Ahilik anlayışında da sohbet önemli bir görev üstlenmekteydi. Yüzlerce yıl boyunca esnaf, zanaatçı, çiftçi vb. bütün çalışma kollarını içine alan bir ocak olan Ahilik üyeleri; akşamları toplanarak birçok açıdan sohbet ederek birbirlerini bilgilendirirlerdi. 

 

19. yüzyıla kadar sohbet türünün gelişmesini sağlayan önemli yerlerden bazıları da kahvehane veya kıraathanelerdir. Eskiden sadece sohbet etmek, meddah gösterilerini seyretmek ve kitap okunmak için gidilen bu yerler de bu anlayışın önemli merkezleriydi.

        6.ÜNİTE   ROMAN

 

Roman: İnsanların serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, zaman, mekan ve kişi unsurlarına bağlı olarak yazılan kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun bir edebi türdür. 

Tanzimat Dönemi’ne kadar Türk edebiyatında roman örneğine rastlanmaz. Bu dönemde romanlar yerine divan şiirinde mesneviler, halk edebiyatı kaynağında ise hikâyeler ve destanlar bu türün yerine kullanılmıştır. Tanzimat edebiyatıyla birlikte Fransız edebiyatından etkilenerek yapılan çeviriler yoluyla roman Türk edebiyatına girmiştir. Bu çeviriden sonra Tanzimat Dönemi ile birlikte roman hızlı bir gelişme göstermiş ve hızla yayılmıştır. 

Türk Edebiyatında Yazılan İlk Önemli Romalar

  • Yusuf Kamil Paşa: Fenelon’dan Telemak (İlk çeviri roman)
  • Şemsettin Sami: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat (İlk yerli roman)
  • Namık Kemal: İntibah (İlk edebi roman)
  • Recaizade Mahmut Ekrem: Araba Sevdası (İlk realist roman)
  • Samipaşazade Sezai: Sergüzeşt
  • Ahmet Mithat Efendi: Felatun Bey’le Rakım Efendi
  • Nabizade Nazım: Zehra (İlk tezli roman)
  • Nabizade Nazım: Karabibik (İlk köy romanı)
  • Mehmet Rauf: Eylül (İlk psikolojik roman)
  • Halit Ziya Uşaklıgil: Mai ve Siyah (İlk modern roman) 

1923 – 1950 Yıllarında Türk Romanı 

Milli Edebiyat ile birlikte ortaya çıkan Türkçülük akımı Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki romanlarda en etkili olan fikir akımlarının başında gelmektedir.

Cumhuriyet’in ilanıyla başlayan bu dönemde romancılığımızda toplumsal konular işlenmeye başlamış, Anadolu insanının durumu irdelenmiş, Atatürk ilke ve inkılapları halka benimsetilmeye çalışılmıştır. Ayrıca Milli Mücadele ruhu, Batılılaşma sorunu, aydın-köylü çatışması gibi önemli temalarda romanlar kaleme alınmıştır. 

1923 – 1950 Yıllarında Türk Romanının Özellikleri

  1. 1920’li yıllarda özellikle Millî Mücadele ile ilgili konular yoğun bir şekilde işlendi.
  2. 1930’lu yıllardan sonra toplumcu-gerçekçi ve bireyin iç dünyasını ele alan eserler yazılmaya başlandı.
  3. Yazarlar konularını günlük yaşamdan almışlardır.
  4. Eserlerini realist bir çizgide gözlemci bir anlayışla yazmışlardır.
  5. Yazarlar, II. Dünya Savaşı’nın dünyada oluşturduğu yıkımlara, iç ve dış göçlere eserlerinde değinmişlerdir.
  6. Toplumun ücra köşelerinde yaşayan insanları romana taşıdılar.
  7. Anadolu köylüsünün gerçek yaşamı da ilk kez romana konu olmaya başladı.
  8. Kenar mahallelerde yaşayan insanların yaşam mücadelesi ele alındı. 

1923-1950 yıllarındaki Türk edebiyatına bakacak olursak bu dönemin roman anlayışını etkileyen üç unsurun karşımıza çıktığını görmekteyiz.

1. Millî Edebiyat’ın etkisinde gelişen Türk romanı: 1930’lara kadar etkisini sürdüren bu anlayışın en önemli temsilcileri Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi yazarlardır.

Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen romanlar

  • Yaban: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
  • Ateşten Gömlek: Halide Edip Adı var
  • Vurun Kahpeye: Halide Edip Adıvar
  • Küçük Ağa: Tarık Buğra
  • Üç İstanbul: Mithat Cemal Kuntay
  • Yorgun Savaşçı: Kemal Tahir
  • Esir Şehrin İnsanları: Kemal Tahir
  • Sahnenin Dışındakiler: Ahmet Hamdi Tanpınar
  • Toz Duman İçinde: Talip Apaydın
  • Dikmen Yıldızı: Aka Gündüz
  • Sırtlan Payı: Attilâ İlhan
  • Kurtlar Sofrası: Attilâ İlhan
  • Kalpaklılar: Samim Kocagöz
  • Doludizgin: Samim Kocagöz 

 

2. Toplumcu-gerçekçi Türk romanı: köylülerin, işçilerin, geçim sıkıntısı, Anadolu coğrafyası ve insanı, köyden kente göçün neden olduğu sorunlar işlenmiştir. Sadri Ertem, Sabahattin Ali gibi toplumcu–gerçekçi anlayışa bağlı sanatçılar tarafından işlenmiştir.

3. Bireyin iç dünyasını esas alan Türk romanı: İnsan gerçeğini, içinde bulunduğu durumu, ruhsal anlayışını psikolojik açıdan romanlarında ele almışlardır. Peyami Safa, Abdülhak Şinasi Hisar gibi romancılar da bireyin iç dünyasını esas alan anlayışla romanlar yazmışlardır. 

Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889 – 1974) 

  • Realizm ve natüralizm akımlarından etkilenmiştir.
  • Eserlerinde gözleme önem vermiş, sade bir dil kullanmıştır.
  • 20. yüzyılın önemli roman yazarlarından biridir.
  • Tanzimat’tan 1950’li yıllara kadar olan Türkiye tarihinin panoramasını çizmiştir.
  • Tanzimat ile Cumhuriyet arasındaki dönem ve kuşakların geçirdikleri sosyal değişimi, bunalımlarını, yaşayış ve görüş farklılıklarını işlemiştir.
  • Eserlerinde tarihi ve toplumsal olayları konu edinmiştir. 

Önemli Eserleri

Hikâye: Bir Serencam, Rahmet, Millî Savaş Hikâyeleri

Roman: Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panorama

Anı: Zoraki Diplomat, Politikada 45 Yıl

 

 

 

Romanda Modernizm 

Roman anlayışı 17. yüzyıldan beri var olan ve sürekli gelişme gösteren bir türdür. Özellikle 19. yüzyılda hızla büyümeye başlayan geleneksel roman anlayış, 20. yüzyıla gelindiğinde yeni anlayışlarla gelişme göstermeye başlamıştır. 

20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan modern roman anlayışı bu dönemin en etkili anlayışlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle modernizmin etkisiyle demokratik ve hümanist bir anlayış çerçevesinde yükselen bu düşünce hareketi romanlarda da yerini almaya başlamıştır. 

Modernizm birçok alanda etkili olmuştur. Bu alanlar içerisinde yer alan roman da bu anlayıştan oldukça etkilenmiştir. Modernizmin oluşmasını sağlayan en önemli olaylar kuşkusuz I. ve II. Dünya Savaşları’dır. Bu savaşların insanlar üzerindeki olumsuz etkileri modernizmin oluşmasına zemin hazırlamıştır. 

Modernist Roman ve Romancıların Özellikleri 

  1. Modernist romancılar “İnsan, yaşadığı dünyada hep acılarıyla baş başa kalmış ve yalnızlıktan kurtulamamıştır. Öyleyse insanın bu durumunu anlatmak gerekir.” görüşünden hareket etmişlerdir.
  2. Geleneksel romandan farklı olarak insanın iç dünyalarını romana katmışlardır.
  3. Geleneksel romanda görülen zaman zincirini kırmayı amaçlamışlardır.
  4. Romanlarında bilinç akışı, iç konuşma ve geriye dönüş gibi teknikleri kullanarak roman kahramanlarının iç dünyalarını, anılarını, zihninden geçenleri okura aktarmak istemişlerdir.
  5. Bilinç akışı, iç konuşma ve geriye dönüş gibi teknikler vasıtasıyla okura roman kahramanları hakkında daha doğru bilgiler sunmak istemişlerdir.
  6. Modernist romanlarda klasik vaka akışı değiştirilmiş, olayların belli bir başlangıç ve bitişle sonlanması kuralı ortadan kaldırılmıştır.
  7. Bu romanlarda neden–sonuç ilişkisi ortadan kalkmıştır.
  8. Modernist romanlarda başı ve sonu belli olan bir olay yoktur.
  9. Geleneksel romanlardaki mekân, kişi, olay yerine bireyin iç dünyasına yönelme söz konusudur.
  10. Tek bir anlatıcı yerine bu romanlarda birden fazla anlatıcı ve bakış açısı kullanılmıştır. 

Modernist Romanlarda Bilinç Akışı Tekniği 

Bilinç akışı tekniği bireyin gizli yönlerini ortaya koymaya yaran bir teknik olduğu için özellikle psikolojik romanlarda kullanılmaktadır. Bu teknik vasıtasıyla roman kahramanının düşünceleri olduğu gibi aktarılmaya çalışılır. 

Modernist Romanlarda Bilinç Akışı Tekniğinin Özellikleri 

1. Olaylar kronolojik zamana bağlı kalınmadan aktarılır.

2. Kahramanın bilinçaltının derinliklerine inmek için zamanda geçmişe dönülür.

3. Bir bütünlük içermeyen kesik cümleler kullanılır.

4. Bu tarz romanlarda çoğu zaman mantıksal bir çizginin dışına çıkılır.

5. Roman kahramanı çoğu zaman kendi kendisiyle iç konuşmalar yapar.

6. Kahramanın kafasından geçenler düzensiz bir şekilde, çağrışımlarla farklı yönlere gider.

7. Roman karakterinin anlattıklarında geçmişle şimdiki zaman, hayal ile gerçek ve kahramanın iç muhasebeleri bir aradadır.

8. Bu teknikte dikkat çeken en önemli unsur kahramanın içinde bulunduğu duygu ve düşüncelerdeki karmaşıklıktır.

 

Modernist Romanlarda İç Çözümleme Tekniği 

  • Modernist romanlarda kahramanların iç dünyasının, duygu, düşünce ve hayallerinin yazar tarafından ifade edildiği bir anlatım tekniğidir.
  • Yazar bu anlatım türünde objektif olmak zorundadır.
  • Bu teknik kahramanların tanıtımına olanak sağlar.
  • Anlatımın gerçekliğe daha çok yakın olmasını sağlar. 

Modernist Romanlarda Geriye Dönüş Tekniği

  • Bu teknikle geleneksel romanlarda görülen kronolojik zaman anlayışı değişmiştir.
  • Bu teknikteki asıl amaç kahramanın geçmişte yaşadığı olayları aktararak kahraman hakkında bilgi vermektir.
  • Bu teknikle şimdiki zamandan önceki zamanlara geri dönüş yapılır. 

Önemli: Geriye dönüş tekniği, konunun daha iyi anlaşılmasında, kahramanların tanıtılmasında ve olayların sebeplerinin ortaya konmasında anlatıcıya yardımcı olur. 

Oğuz Atay (1934 – 1977) 

  • Roma ve hikâye türünde kaleme aldığı eserlerle Cumhuriyet Dönemi romancılığının önemli isimlerinden biri olmuştur.
  • Modern romanın Türk edebiyatındaki en önemli ismidir.
  • En önemli eserleri Tutunamayanlar ve Bir Bilim Adamının Romanı’dır.
  • Romancılık anlayışında yaptığı yeniliklerle birçok sanatçıyı etkilemiştir.
  • Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yusuf Atılgan gibi sanatçılarla başlayan Modernist roman anlayışının sağlam temellere oturmasını sağlamıştır.
  • Romanda yaptığı yenilikleri içerikten biçimsel estetiğe taşıyan bir romancıdır.
  • Romanlarında kullandığı kendine özgü üslupla son derece etkili roman kahramanları oluşturmuştur.
  • Romanlarında aydın kişilerin toplum kurallarıyla çatışan iç dünyalarını ele almıştır. 

Önemli Eserleri

Hikâye: Korkuyu Beklerken

Roman: Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı

Tiyatro: Oyunlarla Yaşayanlar 

1950 – 1980 Yıllarında Türk Romanı 

Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında 1950’den sonra romancılık alanında ülke sorunlarını farklı bakış açılarıyla irdeleyen birçok roman örneği ortaya çıkmıştır. Bu dönemde köy yaşamına yönelen romanlar, kaybolan değerlere duyduğu özlemleri anlatan romanlar, milli, dini ve tarihi hassasiyeti ön plana çıkaran romanlar, toplumcu-gerçekçi bir anlayışla köylülerin ve yoksulların yaşamını ele alan romanlar ve modernizmin etkisiyle oluşan romanlar kaleme alınmıştır. 

1950 – 1980 Romanında Ortaya Çıkan Farklı Düşünceler ve Temsilcileri 

1. Köy yaşamına yönelen romancılar: Mahmut Makal, Dursun Akçam, Talip Apaydın, Fakir Baykurt

2. Kaybolan değerlere özlemi ele alan romancılar: Tarık Buğra, Ahmet Hamdi Tanpınar

3. Milli, dini ve tarihi hassasiyeti ön plana çıkaran romancılar: Mustafa Necati Sepetçioğlu, Hüseyin Nihal Atsız, Sâmiha Ayverdi, Yahya Akengin, Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Mustafa Miyasoğlu

4. Toplumcu – gerçekçi romancılar: Kemal Tahir, Rıfat Ilgaz, Yaşar Kemal, Orhan Kemal

5. Modernist anlayışla eser yazan romancılar: Yusuf Atılgan, Adalet Ağaoğlu, Ferit Edgü, Pınar Kür, Oğuz Atay, Nazlı Eray 

Yaşar Kemal (1923 – 2015) 

  1. Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının en önemli toplumcu – gerçekçi yazarlarından biridir.
  2. Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli’dir.
  3. İlk önce edebiyata şiirle başlamış, daha sonra da roman ve hikâyeye yönelmiştir.
  4. Çukurova ve Toros bölgelerinde yaşayan yoksul insanların sorunlarını ele almıştır.
  5. Nobel’e aday gösterilen ilk yazarımızdır. Hem Türkiye’de hem de Türkiye dışında birçok ödül almıştır.
  6. Ele aldığı kahramanlar vasıtasıyla sesini tüm dünyaya duyuran bir yazardır.
  7. Şiir, öykü, roman, anı, röportaj, derleme, söyleşi, deneme, oyun, fıkra, makale, senaryo gibi türlerde eser vermiştir.
  8. Folklor ve halk edebiyatından ustaca yararlanan sanatçı Türk romancılığına büyük bir katkı sunmuştur.
  9. Türk edebiyatının en üretken yazarlarından olup birçok şaheser bırakmıştır. 

Önemli Eserleri

Roman: Teneke, İnce Memed I-II-III-IV, Dağın Öte Yüzü (Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu) Üç Anadolu Efsanesi, Ağrıdağı Efsanesi, Binboğalar Efsanesi, Çakırcalı Efe, Demirciler Çarşısı Cinayeti, Yusufçuk Yusuf, Yılanı Öldürseler, Al Gözüm Seyreyle, Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca, Deniz Küstü, Kuşlar da Gitti, Yağmurcuk Kuşu, Kale Kapısı, Bir Ada Hikâyesi ( Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana, Karıncanın Su İçtiği, Tanyeri Horozları, Çıplak Deniz Çıplak Ada)

 

Hikâye: Sarı Sıcak

Röportaj: Yanan Ormanlarda Elli Gün, Çukurova Yana Yana, Peribacaları, Bu Diyar Baştan Başa 

Heinrich Böll (1917 – 1985) 

Roman, hikâye, deneme ve gezi yazısı türlerinde eserler kaleme almış Alman edebiyatı sanatçılarındadır. Son derece yalın ve sade bir dil kullanmış, olayları gerçekçi bir anlayışla aktarmıştır.

1972’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır.

Romanlarında I. ve II. Dünya Savaşı’nı ele almış, bu savaşlardaki insanların acımasızlığını anlatmıştır.

Toplumsal sorunları işlediği romanlarıyla tanınır.

Ömrünün son yıllarında ise Almanların ulaştığı refah düzeyini eserlerinde işlemiştir.

Önemli Eserleri

Hikâye: Trenin Tam Saatiydi, İlk Yılların Ekmeği, Cüce ve Bebek

 

www.halilakpinar.net


Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam230
Toplam Ziyaret3769401
VİDEOLAR
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.237534.3746
Euro36.906337.0542
Takvim