
Şiir 
				bir çıkartmadır, uyuyan topraklara uyumayışlardan.
				
				Şiir ısrarlı bir telkindir, ama tekin olmayabilir bazı telkinler 
				gibi.
				
				
				Şiir yazılamaz olunca mı 
				anlaşılır nasıl yazılacağı?
				
				Şiir, kapatmalarla dolu bir haremi elegüne açmak gibi.
				
				Tanrı iyi
				
				şairleri şiir ağası olmaktan 
				korusun!
				
				Bazan bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini 
				yok eder.
				
				Bazı
				
				kitapların yanında not: 
				tükendi. Şiirler, şairler için de geçerli.
				
				Yalnızlıklardaki gibi,
				
				şiirlerdeki kalabalık da bir 
				uyumsuzluktur.
				
				Hava ve kara limanları gibi, yer yer
				
				şiir limanları da olmalı; şiir trafiğinde yersiz tıkanmaları 
				önleyecek limanlar.
				
				Şair, kendi tarlasına da su isteyen kişidir. Bu istek 
				çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı 
				ürünler verir, bazan baldıran otları. Ne olursa olsun şiir, bir 
				tarlayı koru^ma çabasıdır.
				
				Var mısın bir İzmir ya da Paris Çok bunaldılar mı
				
				gezilere çıkamayanlar, oturur 
				şiir
				
				yazarlar.
				
				Sevdiğimiz insanlara bile ancak işimiz düşünce uğrarız da, 
				şiirleri arayıp soran yok diye niçin yakınırız?
				
				
				Şiirler, 
				beraber söylenen solo
				
				şarkılardır.
				
				Başarılı bir şiirin keyfi bir yenisine kadar sürer, duyulan o 
				hüzün bir vefasızlık utancıdır.
				
				İki tür şair sevilmez: Ya sızlanan ya da bitpazarında hurdacı 
				dükkânı açmış.
				
				Şiir bir inattır: Ne yazarız onlar gibi ne de bizden başka 
				sanat.
				
				Rahat düşkünlerine uzaktır, bazı algılar. Güçlü şiirler de çaba 
				ister.
				
				
				Şiir, yananlar ve kendini 
				yakanlarla dolu dönemlerde içten bir yanışı gösterir.
				
				Şiir, İnce ince soğan doğramak gibi. Çok eğilmişseniz üstüne, 
				yaşarır gözleriniz.
				
				Kurşuna dizilir ölürler, şiire dizilir dururlar.
				
				Şiir, varlıklı-yoksul, ikisinin de uzağındadır,
				
				Bir beraberliğin bitişinde her zaman biraz hüzün vardır, hele 
				şiirler için.
				
				Sözlük maddeleri, roman okur gibi ard arda okunur mu?
				
				Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka 
				maddeye, ve kapatırız kitabı.
				
				Sonra bir yenisine, ya da tekrar evvelce baktıklarımızdan 
				birine. Şiir kitapları için de geçerli.
				
				Güçlü şiir ya bir hayır ya bir bedduadır.
				
				Şiir iki şey ister: hem seni, hem hünerini. Tek başına sen 
				sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir.
				
				Biri şiir yazar, biri o şiir üzerine kendini.
				
				Camın hemen yanına oturmak gibidir bazı şiirler; oysa gerilerde 
				bir yerden uzaklar da görü^lür.
				
				Bir kişiyle bile konuşulamaz şeylerle dolmuşsa bardak başlar 
				şiir taşkını.
				
				
				Solmuş sarı fotoğraf, duvarda, bir zaman çektiğimiz şiirin başka 
				bir tanımı.
				
				Bir şiir yazılırken, daha önce yazılmış, aşağı yukarı aynı 
				havada, aynı temada bir başkası, hayranlık ya da hasetle 
				hatırlanıyorsa, bu yenisinde de iş vardır (bazan da yok).
				
				Bir eldir güçlü şiir, el verse kıvıracağımızısanırız:
				
				İnce, çelimsiz görünür, oynar bizimle ve çok sürmez elimiz 
				yapışır masaya.
				
				Tedavi klinikleri gibi, şiir klinikleri de olmalıydı.
				
				Şiiri hareketli yapan, kimi sözcükler arasında gidiş gelişler, 
				hemen görülemeyen alış verişlerdir.
				
				Şiir ziyaret saatleri 24'ten sonra olmalı. Ne yazık ki 24'e 
				kadar, gelenler de çok değil.
				
				Bazı şairlerin ölümüne yanarız, ancak onların şiirleridir ki, 
				yıllar sonra soğuklarda gene ısıtır bizi.
				
				Bazı besinler insanı tok, bazı şiirler insanı genç tutar ve 
				ikisi hemen hemen aynı kapıya çıkar:
				
				Önlenir oburluklar, erken kocamalar.
				
				Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir.
				
				Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin 
				uzanmayışına sessizce katlanırlar.
				
				Bir
				
				şairin yakındığımız yanı ya 
				dilidir, ya dilsizliği.
				
				Bir duvarı aşamayan seslenişler şiir. Duvarın arkasında millet 
				maç seyrediyor.
				Şiir kazalarında ölenlerin, sakat kalanların sayısı, trafik 
				kazalarındakinden kat kat fazladır, hep aşırı hızdan, 
				dikkatsizlikten.
				İlham, evet, bir şey vurdu oltaya, ümide kapılırız.
				
				Ama iğneye takılan, atılmalık bir fasarya da olabilir. Önemli 
				olan sözcüklerin birbirini çekmesi, dizelerin dizi dizi ağda 
				birikmesidir.
				
				Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir 
				sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi 
				bekleyen bir olgunluktur.
				
				Siz hangi dizede hangi sözcük, daha da yerinde, daha da güzel - 
				sormadan değiştiriniz!
				
				İyi şair, gereğince Karac'oğlan. O söyle
				
				"Kim var imiş ben burada yoğ iken." 
				
				Şiir bir çıkartmadır, uyuyan topraklara uyumayışlardan.
				
				Şiir ısrarlı bir telkindir, ama tekin olmayabilir bazı telkinler 
				gibi.
				
				Şiir yazılamaz olunca mı anlaşılır nasıl yazılacağı?
				
				Şiir, kapatmalarla dolu bir haremi elegüne açmak gibi.
				
				Tanrı iyi şairleri şiir ağası olmaktan korusun!
				
				Bazan bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini 
				yok eder.
				
				Bazı kitapların yanında not: tükendi. Şiirler, şairler için de 
				geçerli.
				
				Yalnızlıklardaki gibi, şiirlerdeki kalabalık da bir 
				uyumsuzluktur.
				
				Hava ve kara limanları gibi, yer yer şiir limanları da olmalı; 
				şiir trafiğinde yersiz tıkanmaları önleyecek limanlar.
				
				Şair, kendi tarlasına da su isteyen kişidir. Bu istek 
				çekişmelere, çatışmalara yol açar. Sonra bu su, bazen faydalı 
				ürünler verir, bazen baldıran otları. Ne olursa olsun şiir, bir 
				tarlayı koruma çabasıdır.
				
				Var mısın bir İzmir ya da Paris Çok bunaldılar mı gezilere 
				çıkamayanlar, oturur şiir yazarlar.
				
				Sevdiğimiz insanlara bile ancak işimiz düşünce uğrarız da, 
				şiirleri arayıp soran yok diye niçin yakınırız?
				
				Şiirler, beraber söylenen solo şarkılardır.
				
				Başarılı bir şiirin keyfi bir yenisine kadar sürer, duyulan o 
				hüzün bir vefasızlık utancıdır.
				
				İki tür şair sevilmez: Ya sızlanan ya da bitpazarında hurdacı 
				dükkânı açmış.
				
				Şiir bir inattır: Ne yazarız onlar gibi ne de bizden başka 
				sanat.
				
				Rahat düşkünlerine uzaktır, bazı algılar. Güçlü şiirler de çaba 
				ister.
				
				Şiir, yananlar ve kendini yakanlarla dolu dönemlerde içten bir 
				yanışı gösterir.
				
				Şiir, İnce ince soğan doğramak gibi. Çok eğilmişseniz üstüne, 
				yaşarır gözleriniz.
				
				Kurşuna dizilir ölürler, şiire dizilir dururlar.
				
				Şiir, varlıklı-yoksul, ikisinin de uzağındadır,
				
				Bir beraberliğin bitişinde her zaman biraz hüzün vardır, hele 
				şiirler için.
				
				Sözlük maddeleri, roman okur gibi ard arda okunur mu?
				
				Bir sözlükte bir maddeye bakarız, bir süre sonra bir başka 
				maddeye, ve kapatırız kitabı.
				
				Sonra bir yenisine, ya da tekrar evvelce baktıklarımızdan 
				birine. Şiir kitapları için de geçerli.
				
				Güçlü şiir ya bir hayır ya bir bedduadır.
				
				Şiir iki şey ister: hem seni, hem hünerini. Tek başına sen 
				sıkıcı bir ağırlıksın, hüner ağırlığı hafifletir.
				
				Biri şiir yazar, biri o şiir üzerine kendini.
				
				Camın hemen yanına oturmak gibidir bazı şiirler; oysa gerilerde 
				bir yerden uzaklar da görü^lür.
				
				Bir kişiyle bile konuşulamaz şeylerle dolmuşsa bardak başlar 
				şiir taşkını.
				
				Solmuş sarı fotoğraf, duvarda, bir zaman çektiğimiz şiirin başka 
				bir tanımı.
				
				Bir şiir yazılırken, daha önce yazılmış, aşağı yukarı aynı 
				havada, aynı temada bir başkası, hayranlık ya da hasetle 
				hatırlanıyorsa, bu yenisinde de iş vardır (bazan da yok).
				
				Bir eldir güçlü şiir, el verse kıvıracağımızısanırız:
				
				İnce, çelimsiz görünür, oynar bizimle ve çok sürmez elimiz 
				yapışır masaya.
				
				
				Tedavi 
				klinikleri gibi, şiir klinikleri de olmalıydı.
				
				Şiiri hareketli yapan, kimi sözcükler arasında gidiş gelişler, 
				hemen görülemeyen alış verişlerdir.
				
				
				Şiir ziyaret saatleri 24'ten sonra olmalı. Ne yazık ki 24'e 
				kadar, gelenler de çok değil.
				
				Bazı şairlerin ölümüne yanarız, ancak onların şiirleridir ki, 
				yıllar sonra soğuklarda gene ısıtır bizi.
				
				Bazı besinler insanı tok, bazı
				
				şiirler insanı genç tutar ve 
				ikisi hemen hemen aynı kapıya çıkar:
				
				Önlenir oburluklar, erken kocamalar.
				
				Gizli şiir sayısı, gizli işsiz sayısından aşağı değildir.
				
				Birçok şiirler, varlıklarını duyuramaz, kendilerine bir elin 
				uzanmayışına sessizce katlanırlar.
				
				Bir şairin yakındığımız yanı ya dilidir, ya dilsizliği.
				
				Bir duvarı aşamayan seslenişler şiir. Duvarın arkasında millet 
				maç seyrediyor.
				
				
				Şiir kazalarında ölenlerin, sakat kalanların sayısı, trafik 
				kazalarındakinden kat kat fazladır, hep aşırı hızdan, 
				dikkatsizlikten.
				
				İlham, evet, bir şey vurdu oltaya, ümide kapılırız.
				
				Ama iğneye takılan, atılmalık bir fasarya da olabilir. Önemli 
				olan sözcüklerin birbirini çekmesi,
				
				dizelerin dizi dizi ağda 
				birikmesidir.
				
				Çalçene şiircikler, bir kaşık suda gargara. Şiir bir durum, bir 
				sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi 
				bekleyen bir olgunluktur.
				
				Siz hangi dizede hangi sözcük, daha da yerinde, daha da güzel - 
				sormadan değiştiriniz!
				
				İyi şair, gereğince
				
				Karacoğlan. O söyle
				
				"Kim var imiş ben burada yoğ iken."