• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/halilakpinar
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05056611119
  • https://www.twitter.com/halilakpinar
  • https://www.instagram.com/halilakpinar1453
  • https://www.youtube.com/channel/UCz-evvQhDvbJLw5bg_A8P1Q
Üyelik Girişi
MUHTEVA
Site Haritası

Custom Search

KONU: BATI EDEBİYATI DÖNEMLER-AKIMLAR-SANATÇILAR-ESERLER

Yuvarlatılmış Dikdörtgen:
Yuvarlatılmış Dikdörtgen: KONU: BATI EDEBİYATI DÖNEMLER-AKIMLAR-SANATÇILAR-ESERLER
Yuvarlatılmış Dikdörtgen: KÖKSAL TOPTAN LİSESİ 				                                                                                    ORHAN EREN
 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


YUNAN EDEBİYATI

 

Coğrafi sınırları Batı Anadolu, Ege adaları ve bugünkü Yunanistan olarak belirlenebilecek Eski Yunan Edebiyatı,  MÖ 9. yy’dan  MS 2. yy’a  kadar  dünya edebiyatının ilk aşamasını oluşturur.

 

Sanatçının “akıl yoluyla güzellikler yaratma”, bu dönem edebiyatının dayandığı temel ilkedir.

 

Yunan edebiyatında özellikle epik şiir (destan), didaktik şiir, pastoral şiir ( kır şiiri ),tragedya, komedya, fabl ( masal ), tarih, biyografya, söylev felsefe türlerinde eserler verilmiştir.

 

 

1. DÖNEM : ( MÖ 9. ve 8. yüzyıllar )

DESTAN ÇAĞI

Bu dönemde yetişen Homeros ( MÖ 9. yüzyıl ), Yunan edebiyatının olduğu kadar bütün dünya edebiyatlarının da en eski ve en büyük destan şairidir.

 

•HOMEROS ( MÖ 9. yüzyıl ) (DESTAN)

İLYADA, ODEYSSEİA

İlyada, MÖ 1200civarında Yunanlılarla Troyalılar ( Truvalılar ) arasında olduğu bilinen savaşa dairdir. Savaşın çıkış nedeni, Truva’ya gidiş ve çarpışmalar hakkındadır. Homeros, bu iki destanı halk arasından derleyip kendi hayal gücüyle besleyerek düzenleyip yazmıştır. ( Bazı kaynaklar, günümüzde bilinen metnin, daha sonra, (6. yüzyılda) bir şairler kurulu tarafından halk arasından derlenip, Homer’in metnine uygun olarak yeniden yazıldığını belirtir.)

 

•HESİODOS ( MÖ 8. yy ) (DESTAN, DİDAKTİK ŞİİR)

Hesiodos’un şiirleri Dünya edebiyatında didaktik şiir türünün ilk örnekleri sayılır.

COSMOS, TANRILARIN YARATILIŞI, İŞLER VE GÜNLER

 

2. DÖNEM : ( MÖ 7. ve 6. yüzyıllar )

ARKAİK ÇAĞ

Bu dönemde özellikle lirik şiir ve fabl türleri gelişmiştir.

•ALKAİOS ( MÖ 7. yy ) LİRİK ŞİİR

 

•SAPPHO ( MÖ 7. ve 6. yy )

İlk Yunan kadın şairidir. Lirik aşk şiirleri yazmıştır.

 

•ANAKREON ( 6. YY ) LİRİK ŞİİR

 

•AİSOPOS ( MÖ 6. yy )

Yazdığı hayvan masallarıyla (fabl) ünlüdür. Fabllarıyla, kendinden sonra gelen masalcıları ve ünlü Fransız ya­zarı La Fontaine'i etkilemiştir. Manzum hayvan masallarının ( FABL ) dünyadaki ilk ustası olarak bilinir.

 

3. DÖNEM : ( MÖ 5. ve 4. yy )

KLÂSİK ÇAĞ

•AİSKHYLOS ( MÖ 5. yy )  TRAGEDYA

Yunan tragedyasının üç büyük yazarından biridir. Tra­gedyada bazı yenilikler yapmış, oyunlarına ikinci oyuncuyu eklemiş, oyunlarında korkunç sahneler yeri­ne ilginç maskeler,  kostümler kullanmıştır. Tragedyalar yoluyla insan dünyasını aydınlatan ozanların başında gelir.

AGEMEMNON, ZİNCİRE VURULMUŞ PROMETEUS …

 

•SOPHOKLES ( MÖ 5. yy ) TRAGEDYA

İyi bir öğrenim gördükten sonra yirmi yedi yaşında tragedya yarışmasında Aiskhylos’a karşı üstünlük kazanmıştır. Oyuna üçüncü oyuncuyu katmıştır. Eserlerinde genellikle, aile kişileri arasındaki bağlantıları ele almıştır. Kişilerini alın yazılarıyla savaştırarak onlara mitolojidekinden daha belirgin kişilikler kazandırmıştır.

KRAL OİDİPUS, ANTİGONE, ELEKTRA, AİAS, OİDİPUS KOLONOS’TA…

 

•EURİPİDES ( MÖ 5. YY ) TRAGEDYA

Eski Yunan tragedya yazarlarındandır. Tiyatro sanatı­na, konu, sahne düzeni ve dekor yönünden yenilikler getirmiştir. Oyunlarında gerçek karakterlere yer ver­miştir

ANDROMAKHE, HİPPOLYTOS, İPHİGENİA AULİS’TE

 

•ARİSTOPHANES ( MÖ 5./4.yy ) KOMEDYA

Antik Yunan edebiyatının en büyük komedya yazarıdır. Toplumu, insanları eleştirmekten çekinmez. Onun ko­medyalarında kahraman olarak karşımıza, genellikle köylü sınıfı temsil eden kişiler çıkar.

KURBAĞALAR, KUŞLAR, EŞEKARILARI, ATLILAR, BARIŞ

 

•MENANDROS ( MÖ 4. yy ) KOMEDYA

 

•HEREDOTOS ( MÖ 5. yy )  TARİH

 

•THUKYDİDES ( MÖ 5. yy ) TARİH

 

•KSENOPHON ( MÖ 4. yy )  TARİH

  ANABASİS ( ON BİNLERİN DÖNÜŞÜ )

 

•DEMOSTHANES ( MÖ 4. yy ) SÖYLEV

 

•SOKRATES ( MÖ 5. yy )

 Akılcı felsefenin kurucusudur. Eski Yunan edebiyatının ünlü filozofudur. Ahlak felse­fesinin kurucusudur, ilk anlambilimci olan Sokrates, hiçbir eser yazmamıştır.

 

•PLATON/EFLATUN ( MÖ 5.VE 4. yy)    

   Sokrates’in öğrencisidir. “DEVLET” adını verdiği didaktik eserinde hocası Sokrates’in düşüncelerine de yer vererek devlet ve toplum, toplum yönetimi, ruh, ölümsüzlük, bilgi teorileri gibi konuları işler. Ayrıca KANUNLAR adlı eseri de vardır.

 

•ARİSTOTELES ( MÖ 4. yy )

  Eflatun’dan da dersler alan Aristoteles, felsefe tarihinin kurucusu sayılır. Platon'la birlikte Batı felsefesinin en önemli temsilcilerindendir. Doğaya karşı gerçekçi bir yaklaşım sergiler.

POETİKA

 

 

4.DÖNEM : ( MÖ 3. ve 2. yy )

İSKENDERİYE ÇAĞI

İskender’in ölümünden sonra İskenderiye bir kültür merkezi haline gelmiş, büyük kitaplıklar kurulmuş, en ünlü bilgin ve sanatçılar davet edilmiştir. Bu dönemde özellikle filoloji gelişmiştir.

 

 

5. DÖNEM : ( MÖ 2. yy – MS 2. yy )

YUNAN – LÂTİN ÇAĞI

Bu dönem Yunan edebiyatının gerileme dönemidir.

Yunan edebiyatının biyografya türünde yetiştirdiği en önemli yazarı PLUTARKHOS ( MS46 – 120 ) tur.

 

 

 

LÂTİN EDEBİYATI

 

  MÖ 2. yy’ın ortalarına doğru Yunanistan Romalıların siyasal egemenliği altına girince Lâtin Edebiyatı’nın ilk ürünleri Yunan Edebiyatı’nın etkisi altında oluşmuştur. Lâtin yazarları, eserlerini Yunanlı yazarları örnek alarak oluşturmuşlardır. Ancak Lâtin yazarlar Yunan yazarlar kadar özgür olamamışlar, bu nedenle mesela komedyalarında yergiden, alaydan çok; karmaşık olaylara entrik öğelere ağırlık vermiştir. Latin Edebiyatında önemli sanatçılar şunlardır:

•PLAUTUS ( MÖ 2.yy ) : KOMEDİ

  ÇÖMLEKLER

 

•TERENTİUS ( MÖ 2.yy ) : KOMEDİ

  KAYNANALAR

 

•CATO (  MÖ 3.yy-2yy ) : SÖYLEV

 

•HORATİUS ( MÖ 1. yy ) : LİRİK ve DİDAKTİK ŞİİR

  ODLAR, EPODLAR, YERGİLER

 

•LUCRETİUS ( MÖ 1. yy ) :LİRİK VE DİDAKTİK ŞİİR     

 

•OVİDİUS ( MÖ 1. yy-MS 1.yy ) : LİRİK ŞİİR

  DEĞİŞMELER

 

ENNİUS ( MÖ 2. yy ) : TRAGEDYA

 

•VERGİLİUS ( MÖ 1.yy ) : PASTORAL, LİRİK,  DİDAKTİK ŞİİR     

Latin edebiyatının en önemli ozanlarından olan Vergilius,  pastoral şiirin en önemli temsilcilerindendir. Ahenkli, canlı bir söyleyişi vardır.

AENEİS, ÇOBAN ŞİİRLERİ, ÇİFTÇİLİK ŞİİRLERİ

 

•CİCERO ( MÖ 1. yy ) : SÖYLEV

Latin edebiyatının en büyük hatibi olarak kabul edilir. Yazılarında iyi bir hatibin özelliklerini, neler bilmesi ge­rektiğini dile getirmiştir. Nutuklarının (konuşmalarının) her biri, başlı başına birer sanat eseri sayılır.

 

•SENECA ( MÖ 1. yy-MS 1. yy ) : FELSEFE, TRAGEDYA, MEKTUP, DİYALOG…

Latin edebiyatının en büyük filozofudur. Etkili konuş­ması ve engin bilgisiyle yaşadığı çağda ünlenir. Klasik Yunan tragedyalarından esinlenerek trajediler yazmış­tır. Fakat bunlar sahneye konulmak için değil de sanki yüksek sesle okunmak içindir. Shakespeare gibi önemli sanatçıları etkilemiştir.

 

•TACİTİUS (  MS 1. yy ) : TARİH

Lâtin edebiyatının son büyük tarihçisi sayılmaktadır. Eserlerinde ahlâki bir amaç gütmüş, devrin kötülüklerini eleştirmiştir.

 

 

 

 

ORTAÇAĞ DÖNEMİ

 

Siyasal tarihçiler Batı Roma İmparatorluğunun yıkılışından (476) Osmanlıların İstanbul’u fethine (1453) kadar yaklaşık bin yıllık süreyi insan düşüncesinin gelişimi açısından “karanlık yıllar“ olarak belirlerler. Çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçilen bu dönemde din, düşüncenin önünde büyük bir engel olmuştur.

 

Bu dönemde Hıristiyanlık (kilise) akla ve güzelliğe önem veren, tanrılarla insanları iç içe yaşatan ve mitolojiyle süslü Eski Yunan ve Lâtin Edebiyatı’nın devamına engel olmuştur. Ortaçağ’da Kilise’nin, din adamlarının ve din kitaplarının bilgi ve düşünceleri egemen olmuştur.

 

Ortaçağ boyunca Avrupa’nın toplumsal yapısı da önemli ölçüde değişmiş, güçlü imparatorluklar yıkılmış, toplumsal sınıflar arasında ayrılıkların arttığı feodaliteler ( derebeylikler )  kurulmuştur. Topraklar soyluların ve kilisesin malı olmuştur. Böyle bir ortamda sanatçılar da feodal beylerin koruması ya da kilisesin baskısı altında  “öteki dünya” düşüncesini işlemişlerdir.

 

Ortaçağ boyunca işlenen konulardan biri de kahramanlık ve şövalyelik destanları olmuştur. Dilden dile dolaşan bu destanlar, 12. yy’da yazıya geçirilmiştir. Olayları birbirine benzemesine karşın İskandinavların,  Keltlerin,  Slavların,  Saksonların bu destanlardan farklı şarkıları doğmuştur. Finlilerin Kalavela,  Gallilerin Olwen,  Mobinogion,  Angola Saksonların  BeoWulf  gibi  kahramanlık  destanları hep  bu  yüzyılda  yazıya  geçirilmiştir. Almanların Nibelungen destanı da kahramanlık destanlarıyla şövalyelik destanları arasında bir geçiştir.  Fransızların Chanson de Roland ve İspanyolların Cid’i bu dönemin iki önemli şövalyelik destanıdır.

 

Yaşamıyla Ortaçağ’ın; ama eserleriyle Rönesans’a giden yolun açıcısı olan Dante    ( 1265–1320 ), en önemli İtalyan şairdir. Eserlerinde evrensel bir konuyu, “aşk ve sevgi “ yi işlemiştir. Üç bölümden oluşan (Cehennem – Araf – Cennet) dinsel destanı İlahi Komedya – Tanrısal Komedya dünya edebiyatının temel yapıtlarındandır.

 

HÜMANİZM

 

14. yüzyıl’a doğru Ortaçağ’ın kabuğu kırılmaya başlandı. İtalya’da aydın, sanatçı ve bilginler tekrar Eski Yunan ve Latin Edebiyatı’na dönmeye başladılar. Aklı dinin tutsaklığından kurtardılar. Bunu gerçekleştirenlere ve insanlık sevgisini temel alıp insanı yüceltenlere hümanist,  bu düşünceye de hümanizm dendi. Kuşkusuz bu gelişmeyi, yeni ticaret yollarının bulunuşu, keşifler, icatlar, Galileo ve Copernicus’in düşünceleri,  matbaanın bulunuşu ve kitapların basılışı beslemiştir.

 

Dante’nin tohumlarını ektiği Rönesans düşüncesi kendisini izleyen diğer sanatçılarda yeşermeye başladı. Petrarca bunlardan biridir. Lirik ve insancıl soneleri, halk diliyle yazılmış ve bugünlere kadar taşınmıştır. Boccacio da Rönesans’ın öncü yazarlarındandır. Küçük öykü türünün yaratıcısıdır. On kişinin anlattığı yüz öyküden oluşan Decameron adlı yapıtıyla tanınmıştır.

 

 

RÖNESANS EDEBİYATI

 

14. yüzyılın sonların da başlayan Rönesans (Yeniden Doğuş), 17. Yüzyıla kadar sürer. Aklın ve bilincin kilisenin baskısından kurtulduğu ve özgürleştiği Rönesans Batı’daki aydınlanmanın temelidir. Sanatta gelişme ve yaratıcılık dönemin en önemli özelliğidir. Eski Yunan ve Latin Edebiyatı’nın ünlü yapıtları Avrupa dillerine çevrilmiştir.

 

Ariosto’nun Çılgın Orlando, Tasso ’nun Kurtarılmış Kudüs adlı destanları Rönesans döneminin İtalya’daki en önemli yapıtlarıdır.

 

Çağdaş romanın öncüsü ve temel taşlarından biri olan İspanyol yazarı Cervantes (1547–1616)’in Don Kişot’u çağın en önemli yapıtıdır. Galetea, Örnek Alınacak Hikâyeler adlı yapıtlar da Cervantes’indir. Öte yandan Fransa’da 15. yüzyılda yaşayan François Villon de Rönesans şiirinin ilk örneklerini verir: Küçük Vasiyetname, Büyük Vasiyetname.

 

  Eski Yunan şiir türlerini Fransız Edebiyatı’na sokan Ronsard (1524–1585), Gargantua ve Pantaqruel adlı romanlarıyla Rabelais (1490–1533), Denemeler’iyle özgür düşüncenin öncüsü olan Mantaigne (1533–1592) Rönesans döneminin Fransız yazarlarıdır.

 

İngiliz Rönesansçıları arasında William Shakespeare’in (1564–1616) özel bir yeri vardır. İnsanın olumlu, olumsuz bütün yönsemelerini ustaca işlemesi, oyunlarının çağları aşmasının temel nedenidir. Tragedyaları: Romeo ve Juliet, Hamlet, Macbeth, Othello, Kral Lear …; komedyaları: Venedik Taciri, Yanlışlıklar Komedyası, Windsor’lu Şen Kadınlar.

Oyunlarını hem şiir, hem düzyazı, hem de ikisinin karışımıyla yazmıştır. Her sınıftan insanın duygu ve tutku dünyasına girerek “klasisizm”i aşmış “romantizm”in ilham kaynağı olmuştur.

 

Thomas More (1478–1535) da İngiliz Rönesans’ının önemli temsilcilerindendir. Utapia adlı yapıtıyla kötülüğün, bencilliğin insanların birbirini severek yaşadığı bir dünyanın özlemini dile getirir. Bilimsel düşünüş ve yöntemin babası Denemeler adlı yapıtıyla Francis Bacon (1561–1626), Peri Kraliçe adlı şiirleriyle Edmund Spenser (1552–1599), Kaybolmuş Cennet adlı destanıyla John Milton (1608–1674) da İngiliz Rönesansçılarındandır.

 

 

HÜMANİZM VE RÖNESANS

(15yy - 16yy’ın ilk yarısı)

 

İTALYA’DA

•DANTE (1253–1321) 

İtalyan edebiyatının en büyük şairidir. Büyük bir hümanisttir. Rönesans’ı hazırlayanların başında yer alır. Lirik aşk şiirleriyle tanınır.

İLAHİ KOMEDYA (Cehennem-Araf-Cennet), DENEMELER, YENİ HAYAT

             

•PETRARCA (1304–1374)

Lirik şiirin kurucusu. “AFRİKA“ adlı Lâtince destanı ve “MEKTUPLAR” adlı eseri ile ün yapmıştır.

 

•BOCCACİO (1313–1373)

Küçük hikâye türünün kurucusu

DECAMERON ( Bir veba salgınından kaçan ve bir villaya sığınan on kişinin anlattığı yüz hikâyeden oluşmuştur. Çoğu,eski halk masallarından alınmıştır. İçlerinde rahibeler, saçları sarıya boyanmış sevgililer, aldatılmış kocalar, aldatan kadınlar, hizmetçiler, uşaklar… gibi değişik insan tipleri vardır. Böylece Ortaçağ’ın dinsel konularını bir yana atarak, doğrudan doğruya insandan söz etmiştir.

 

•ARİOSTA (1474–1533) Epik Şiir

ÇILGIN ORLANDO, yapma bir destandır.

 

•TASSO (1544–1595) Epik Şiir

 KURTARILMIŞ KUDÜS, yapma destandır. Eserinin konusunu 1. Haçlı Seferi’nden almıştır.

•MACCHİAVELLİ (1469–1527)

Ülke birliğinin sağlanıp korunması, devlet yönetimi olarak yaşam ve insan davranışları konusunda görüşlerini içeren  “ PRENS “ adlı eseriyle tanınır.

 

FRANSA’DA

•VİLLON (15.yy)

Fransız edebiyatının ilk lirik şairi; Ortaçağ’dan Rönesans’a geçiş dönemi

 

•RONSARD (16.yy)

Eski yunan şiir türlerini Fransız edebiyatına sokar. Fransız şiirinin temelini atan sanatçı olarak nitelenir.

 

•REBALAİS (16.yy) Roman

GARGANTUA, PANTAQRUEL

 

•MONTAİGNE (16.yy) Deneme türü

Montaigne, dünyanın en ünlü deneme ustasıdır. Hatta deneme türünün kurucusudur. Denemelerinde içten bir anlatım kullanmıştır. Düşüncelerini en kestirme yol­dan aktarmıştır.

DENEMELER

 

NOT: DANTE, PETRARCA, BOCCACİO,REBALAİS, MONTAİGNE, RONSARD İLK HÜMANİSTLER OLARAK BİLİNİRLER

 

 

İSPANYA’DA

•CERVANTES (16.yy)Roman türü

DONKİŞOT ( Şövalye romanlarını yermek için yazılmıştır. Toplumda değer yitiren eski kurumların geçersizliğini anlatırken; düş dünyası ile gerçek hayat arasında yer alan iki tipin karşıtlığını da verir.)

 

İNGİLTERE’DE

•SHAKESPEARE(16.yy) Tiyatro, romantizmin habercisi.

DRAMLARI: ROMEO VE JULİET, HAMLET, KRAL LEAR, MACBETH, OTHELLO, JULES CESAR…

KOMEDYALARI: VENEDİK TACİRİ, YANLIŞLIKLAR KAMEDYASI, WİNDSORLU ŞEN KADINLAR…

SONELER

 

•BACON (16/17.yy)

DENEMELER

             

•THOMAS MORE (15/16.yy)

UTOPIA

 

•EDMUND SPENSER (1552-1599 )

PERİ KRALİÇE

 

•MİLTON (17.yy)

KAYBEDİLMİŞ CENNET

 

 

EDEBİYAT AKIMLARI

 

Sanat ve edebiyatın yüzyıllar boyu süren gelişmesine bakıldığında bu gelişmenin içinde yeşerdiği toplumun yapısındaki gelişme ve değişmelerle sıkı bir ilişki içinde olduğu görülür.

 

Düşünce sistemleri de toplumsal gelişmeye denk düştüğü zaman bu gelişmenin önünü açan, onu hızlandıran bir rol oynar. Bu nedenle sanat ve edebiyatın iki ayağı vardır: Düşünce sistemi ve toplumsal yapı.

 

Bu iki ayağın denk basması, sanat ve edebiyatta ortak duyarlıklar, görüşler ve anlayış sistemleri oluşturur. İşte, sanat ve edebiyatımızdaki bu ortak sistemlere akım denir.

 

Toplum yaşamındaki gelişme ve değişmeler düşünce sistemine  (felsefeye)   ve oradan sanat-edebiyata yansır ve sanatçılar yeni anlayışlara yönelir. Her akım böyle bir arayışın sonunda ortaya çıkmış, değişen değerler sistemi, akımların birbirini çoğunlukla tepmesini, bazen de aşmasını getirmiştir.

 

Avrupa kaynaklı belli başlı sanat ve edebiyat akımlarının belirgin izleri, en çok şiir, öykü, roman ve tiyatroda görülür. 

Ortaya çıkış sırasına göre edebiyat alanında görülen akımları şöyle sıralayabiliriz:

 

KLASİSİZM ( KURALCILIK ) (17.yy)

 

17 . yüzyılda,”hümanizm” kaynaklı Rönesans hareketi Fransa’da klasisizme dönüşmüştür.

 

Bu yüzyılın ilk yıllarında Fransa bir kargaşa döneminden yeni çıkmıştır. “Ülkeye çeki düzen verecek tek güç krallık” düşüncesi aydın sanatçılar üzerinde etkili olmuştur. Topluma “mutlak monarşiyle” sanat ve edebiyata da “belli kurallar”la egemen olunmuştur. Kral ve çevresinin ideal yaşamı sanatçıya esin kaynağı olmuştur. Bu çağın sanatındaki insan soylu ve seçkindir. Soyluların sanat beğenisi, klasisizmin belirleyici ölçüsü olmuştur. Demokratik ilişkilerin hak ve özgürlükleri monarşiyle kesildiği bu dönemde sanat ve edebiyatta toplumsal eleştiride söz konusu değildir.

 

Öte yandan Descartes’in akılcılık felsefesi, klasizmin düşünsel temelini oluşturmuştur. Aşk, kin, sevinç, ... gibi duygular yanıltıcıdır, gerçek ve doğru yalnızca akıl yoluyla bulunabilir: “Düşünüyorum öyleyse varım”

 

Eleştirmen Boileau, “Şiir Sanatı” (L’ art Poetique) adlı yapıtında klasisizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur. “Aklı seviniz, eserleriniz görkem ve değerini akıldan alsın.” diyerek klasik eserin felsefesini açıklamıştır.

 

 

Özellikleri

·  Akıl ve sağduyu önemlidir, duygu ve hayal dışlanmıştır.

 

·  Dış dünyanın, doğanın betimlenmesinden kaçınılmıştır. Doğa olarak, insanın doğası, iç dünyası, değişmeyen yanı ele alınmıştır.

 

·  İdeal insan tipleri yaratılmıştır. Bu nedenle kahramanlar halk içinden değil, soylu sınıftan seçilmiştir.

 

·  Karakteristik ve yerel olan değil, evrensel ve kalıcı olan seçilmiştir.

 

·  Eserler ahlaka uygun oluşturulmuştur, aşırı tutkular akılla denetim altına alınmış ve erdem vurgulanmıştır.

 

·  Olayların gerçek olması değil, gerçeğe uygun olması önemsenmiştir.

 

·  Konudan çok, konunun işleniş biçimine önem verilmiştir.

 

·  Sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.

 

·  Kaba halk konuşmalarına yer verilmemiş, seçkin kişilerin dili yeğlenmiştir.

 

·  Anlatım, her çeşit süsten, yapaylıktan uzak, açık ve yalın kılınmıştır.

 

·  Sosyal ve fiziksel çevreye yer verilmemiştir.

 

·  Eski Yunan ve Latin Edebiyatı örnek alınmıştır. Bu edebiyatın konuları kimi zaman aynı adlarla yeniden işlenmiştir.

 

·  Tüm edebi türler için geçerli olan akım, etkisini daha çok tiyatroda göstermiş, bu türde üç birlik kuralı uygulanmıştır.

 

• MALHERBE (155–1628) ŞİİR

 

• CORNEİLLE (1606–1690) TREGEDYA

Fransız tragedyasının öncü yazarlarındandır.

HORACE, LE CİD, CİNNA

 

• RACİNE (1639–1690) TRAGEDYA

Eserlerinde ihtiraslarına esir olan insanın zaaflarını ortaya koymuştur. Bu yüzden oyunlarında kahraman yerine, genel insan tipleri vardır.

ANDROMAK, PHEDRE, IPHEGENİA

 

• MOLİERE (1622–1673) KOMEDYA

Dünya edebiyatının en önemli komedi yazarlarındandır. “Güldürürken düşündüren komedi” çığırının öncüsüdür. Eserlerinde toplumdaki aksaklık ve düzensizlikleri eleştirmiştir. Her çağ ve toplumda rastlanabilecek gülünç, ama düşündürücü kişileri sahnede canlandırmıştır.

CİMRİ, TARTUFFE, HASTALIK HASTASI DON JUAN, KİBARLIK BUDALASI, ZORLA EVLENME, GÜLÜNÇ KİBARLAR, ZORAKİ HEKİM, KOCALAR MEKTEBİ,   KARILAR MEKTEBİ, ADAMCIL, GEORGE DANDİNİ, SCAPİN’İN DOLAPLARI, BİLGİÇ KADINLAR…

 

  LA FONTAINE (1621–1685) FABL

Fontaine, masalları dilden dile dolaşan Eski Yunan sanatçısı Aisopos’tan ( Ezop ) etkilenmiştir. İnsanların kurnazlık, cimrilik gibi kusurlarını, gülünç bir biçimde anlatmak için kahramanlarını hayvanlar arasından seçmiştir.

AĞUSTOSBÖCEĞİ İLE KARINCA, KARGA İLE TİLKİ, KURT İLE KUZU, ASLAN İLE FARE …

 

  LA BRUYERE (1645–1696) PORTRE

     KARAKTERLER

 

  DESCARTES (1596–1650) FELSEFE

 

  BOILEAU (1636–1711)

    Şair ve eleştirmendir. Klâsisizm akımının kuramcısıdır.

     ŞİİR SANATI

 

  PASCAL (1623–1662) FELSEFE

     DÜŞÜNCELER

 

  Mme DE LA FAYETTE     ROMAN

  FENELON      ROMAN

     TELEMAK

 

  Mme DE SEVİGNE      MEKTUP

 

  SAIN SİMON     ANI

 

  BOSSUET      HİTABET

 

Türk Edebiyatı’nda edebiyatın öykü, roman, tiyatro gibi türleri ortaya çıktığında Batı’da klasisizm çoktan bitmişti. Bu nedenle Türk Edebiyatı’nda bir klasik dönemden söz edilemez. Ancak klasizmin konuya değil, konunun işlenişine (biçimine) önem veren anlayışıyla Divan şiiri arasında benzerlikler görülür. Öte yandan, Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Ali Bey ve Yusuf Kamil Paşa gibi Tanzimat’ın birinci dönem sanatçıları, batılı klasik sanatçıların yapıtlarını Türkçeye çevirerek, uyarlayarak bu akımı Türk edebiyatına taşımıştır.

 

 

 

 

ROMANTİZM (COŞUMCULUK) (19.yy’ın ilk yarısı)

 

Toplumsal ve yaşamdaki değişmelerden kaynaklanan romantizm, klasisizmin dayandığı kurallara karşı bir tepki olarak doğmuştur. 18. yüzyılda İngiltere’de başlayan romantizm, Fransız edebiyatını da etkisine alarak 19. yüzyılın ilk yarısında klasisizme egemen olmuştur.

 

Romantizmin gelişmesinde, hiç kuşkusuz “Aydınlanma Çağı” düşünürlerin ve Krallığa karşı Cumhuriyetçiliğin güçlenmesinin etkisi temel belirleyicidir. J.J Rousseau, Voltaire, Montesquieu, Diderot gibi Aydınlanma Çağı (18. Yüzyıl) düşünürlerinin geliştirdiği “özgürlük”, “demokrasi”, “insan hakları” gibi kavramlar romantizmin düşünsel temelini oluşturmuştur.

 

 

AYDINLANMA ÇAĞI FİLOZOFLARI

 

•MONTESQUIEU  (1689-1755)

Ünlü Fransız filozoflarındandır. 18. yüzyılda yaşayan Montesquieu, hem toplumu hem bireyi karmaşık ilişki­ler içinde bir bütün olarak ele alır.

KANUNLARIN RUHU

 

•VOLTAİRE  (1694-1778)

  ROMAN : ZADİG, CANDİDE

  YAPMA DESTAN : HENRİADE  FELSEFE : FELSEFE MEKTUPLARI, FELSEFE SÖZLÜĞÜ…

 

•JEAN JACQUES ROUSSEAU  (1712 – 1778)

Her şeyi doğada, doğanın saflığında bularak ona bağlanmanın, onu taklit etmenin doğru yolu göstereceğini ileri sürmüş; böylece romantizmin hazırlayıcısı olmuştur. Toplum düzeni konusunda da “eşitlik” ve “özgürlük” ü esas aldığı için Fransız İhtilali’ni düşünce yönünden etkilemiştir.

EMİLE, İTİRAFLAR, TOPLUM SÖZLEŞMESİ

 

1789 Fransız İhtilali’yle güçlenen Cumhuriyetçilik de romantizmin siyasal ortamını belirlemiştir

 

İngiliz edebiyatında ilk örnekleri görülen romantizm, Fransa’da bulduğu düşünsel ve siyasal ortam içinde bir sanat akımı olarak belirginleşmiş ve ilkeleri de Victor Hugo’nun Cromwell adlı dramının önsözünde açıklanmıştır.

 

Özellikleri

·  Klasisizmin biçime öze ilişkin tüm kuralları reddedilmiştir.

 

·  Aklın, mantığın ve sağduyunun yerini, bireysel duygu, hayal ve heyecanlar almıştır.

 

·  Klasik tragedya ve komedyanın bütün bağlayıcı kuralları bırakılmış bu iki tür dram türünde bütünleştirilmiştir. (Öncüsü Shakespeare’dir)

 

· Duygulu ve coşkulu olan romantikler yapıtlarında Kişiliklerini gizlemezler, anlattıkları olaylar karşısındaki tavırlarını açıkça ortaya koyarlar.

 

·  Dış dünyayı, doğayı renkli, abartılı betimlemelerle anlatmışlar, doğayı sanatçının esin kaynağı olarak değerlendirmişlerdir.

 

·  Klasisizmdeki evrenselin, genelin ve tipin yerini; ulusal, yerel ve karakter almıştır.

 

·  Ulusal tarihe, dinsel konulara yönelmiştir; ölüm, acı, aşk, intihar temalarına ağırlık vermişlerdir.

 

·  Eski Yunan ve Latin mitolojisi yerini, Hıristiyanlık mucizelerine, ulusal destanlara, efsanelere bırakmıştır.

 

·  Dil ve anlatımda klasikler gibi disiplinli ve özenli değildirler.

 

·  İşledikleri konular, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, ak-kara karşıtlıkları içinde ele alınmıştır.

 

·  Toplumsal olumsuzluklara karşı çıkılmış ve “toplum için sanat” anlayışı benimsenmiştir.

 

 

FRANSA’DA

• CHATEABRIAND (1768–1848)  ROMAN                                                                           

Gezgin ve yazardır. Fransız edebiyatının 19. yüzyıl romantik sanatçılarındandır. Eserlerinde doğa sevgisi, geçmiş zaman özle­mi, dinsel inançlara bağlılık gibi konuları ele almıştır.  

ATALA, MEZAR ÖTESİNDEN, ANILAR…

 

• VİCTOR HUGO (1802-1885) ROMAN, TİYATRO, ŞİİR

Cromwell” adlı eserinin önsözünde romantizmin ilkeleri ortaya koymuştur. Böylece bu akımın temsilcisi ve dram türünün yaratıcısı olmuştur. 1830’da oynanan “Hernani” adlı dramıyla romantizmde klâsisizme karşı büyük başarı sağlamıştır.    

ROMAN: SEFİLLER, NOTRE DAME’IN KAMBURU, OYUN: CROMWELL, HERNANİ, KRAL EĞLENİYOR, RUY BLAS…

 

  ALEKSANDRE DUMAS PERE   (1802–1870)  ROMAN                                                                            

Fransız edebiyatının büyük romancılarındandır. 19. yüzyılda yaşayan Dumas Pere, üç yüze yakın macera romanı yazmıştır. Birçok eseri Türkçeye çevrilmiştir.

ÜÇ SİLAHŞÖRLER, MONTE KRİSTO KONTU

 

  ALEKSANDRE DUMAS FİLS

A. Dumas Pere’in oğludur.

KAMELYALI KADIN

 

  ALFRED DE MUSSET ROMAN, ŞİİR                                                                                      

Fransız edebiyatının 19. yüzyıl romantik yazar ve şair­lerindendir. Kısa ve uzun öyküler, atasözlerine uygu­lanmış oyunlar, yergili diyaloglar, şiirler, soneler yaz­mıştır.

BİR ZAMANE ÇOCUĞUN İTİRAFLARI, ECELER, TANRIYA BAĞLANAN UMUT…

 

  LAMARTİNE  (1790–1869)   ŞİİR, ROMAN                                                                               

Romantik dönemin ilk şairlerindendir. 19. yüzyılda ya­şayan Lamartine, Fransız şiirine 18. yüzyılın klasik kalıplarından farklı, yeni ve canlı bir yapı kazandırmıştır. Şiirin yanı sıra kısa öyküler, tarihi ve siyasi yazılar da yazmıştır.

GRAZİELLA, RAPHAEL(ROMAN) AİRANE DÜŞÜNCELER(ŞİİR)

 

  GEORGE SAND  (1804–1876)   ROMAN

PEMBE VE BEYAZ, İNDİANA, BİR YOCUNUN MEKTUPLARI

ALMANYA’DA

  GOETHE  (1749–1832)   ŞİİR, TİYATRO, ROMAN                                                                    

Alman edebiyatının dünyaca ünlü şair ve yazarıdır. 1749'da doğmuş, 1832'de ölmüştür. Romantizmin en büyük temsilcilerindendir. Yalnız Avrupa edebiyatını değil, dünya edebiyatını derinden etkilemiştir. Roman ve oyunların yanı sıra şiirler de yazmıştır.

FAUST(OYUN), GENÇ WARTHER’IN ACILARI (ROMAN)

 

  SCHILLER   ( 1759–1806)  TİYATRO                                                                               

Alman edebiyatının en büyük sanatçılarındandır. 18. yüzyılda yaşamıştır. Goethe'nin yakın dostudur. Sanatta güzellik ve ahlakı, insana faydalı olanı aramış ve bu yönde eserler vermiştir. Öğretici ve sembolik “balad”ları, düşündürücü felsefi şiirleri, özellikle özgürlük sevgisini dile getiren romantik tiyatro eserleriyle tanınmıştır.

HAYDUTLAR, DON CARLOS, WİLHELM TELL

 

 

İNGİLTERE’DE

  LORD BYRON   (1788–1824)  ŞİİR                                                                                   

İngiliz edebiyatının önemli romantik şairlerindendir. Yazdığı şiirlerle Avrupalı birçok şairi etkilemiştir, “Don Juan” adındaki şiir kitabı ünlüdür.

 

  SHELLEY     ŞİİR

 

  SIR WALTER SCOTT (1771-1832) TARİHSEL ROMAN

     TILSIM, MANASTIR, TEHLİKELİ ŞATO…

 

 

RUSYA’DA

•ALEKSANDR PUŞKİN (1799-1839)  

Modern Rus edebiyatının kurucusudur. Şair ve yazardır. Fransız kültürü etkisinde yetişmiş, romantizm akımını benimsemiştir.

YÜZBAŞININ KIZI(HİKÂYE), ÇİNGENELER(ŞİİR)

 

 

Türk Edebiyatı’nda romantizm Batı’daki önemini yitirdikten sonra etkili olmuştur. En çok Tanzimat Edebiyatı’nı etkisi altına alan romantizmin özellikleri, Namık Kemal, Ahmet Mithat ve Abdülhak Hamit’in eserlerinde gözlenebilir.

 

 

 

 

REALİZM(GERÇEKÇİLİK) (19.yy’ın ikinci yarısı)

 

Romantizmin hayal ve duyguya yaptığı vurguya bir tepki olarak doğan realizm, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra dünya edebiyatını geniş ölçüde etkilemiştir.

 

18. ve 19. yüzyıl Avrupası’nda görülen toplumsal hareketlilik, toplumsal sınıfları, mücadele içinde yeni çalkantılara, aydınları da yeni arayışlar içine itmiştir. Bu arayışlarda temel temayül, toplum gerçekliğinin tanınması olmuştur.

 

Bu nedenle, Auguste Comte’un pozitivizm (olguculuk) felsefesi, realizmin düşünsel temelini oluşturmuştur. Çünkü pozitivizm, doğa olaylarının (gerçekliğin) doğa ötesi görüşlerle (metafizik) değil; olgular (olaylar) arasındaki bağlantının gözlem ve deneylerle bulunacak yasalarıyla açıklanabileceğini ileri sürer.

 

Öte yandan müspet bilimlerdeki  (fizik, kimya, biyoloji) gelişmelerin, varlıkların ve olayların, duygu ve hayallerle değil; maddi gerçekliklerle açıklanabileceğini ortaya koyması,  pozitivizmin edebiyata yansıması olan realizme üstünlük kazandırmıştır. Böylece, duygu ve hayallerden yola çıkan sanatçının toplumsal beklentilere yanıt veremeyeceği, sanatçının bir ahlakçı gibi değil, bir bilim adamı gibi gördüklerini anlatmak zorunda olduğu kabul edilmiştir.

 

Realizmin yaygınlaşmasından önce, romantik kuşak içinde yer alan Balzac, Stendhal gibi öncü realistleri de unutmamak gerekir. Ancak realizmin romantizmden asıl kopuşu, Gustove Flauber’in   “Madam Bovary” adlı romanı (1857) ile gerçekleşmiştir.

 

 

Özellikleri

·  Sanatçı, anlattıklarını gözlemlerine dayandırır; duygu ve imgelerin yerini insan ve toplum gerçekleri alır.

 

·  Sanatçı; kendi duygu ve düşüncelerini gizler; yapıtında tarafsız bir gözlemcidir.

 

·  İnsan ve toplum, klasiklerde “olması gerektiği gibi”, romantiklerde “istedikleri gibi” realistlerde “olduğu gibi” yansıtılır.

·  Olgu ve olayların ortaya çıkışındaki sosyal nedenler araştırılır.

 

·  Kişiliğin oluşumunda çevrenin önemini kabul ettiklerinden, kişilerin yaşadıkları ortam, sosyal çevre bütün ayrıntılarıyla tanıtılır.

 

·  İşlenen olaylar güncel yaşamdan, kişiler halk tabakalarından alınır.

 

·  Toplumsal konuları işlerler; ama toplum sorunları karşısında tarafsız kalırlar. Sanatı, toplumsal mücadele de bir araç olarak görmediklerinden “sanat sanat içindir” anlayışındadırlar.

 

·  Anlatıma önem verip özen gösterdiklerinden birer üslupçudurlar. Bu nedenle, örneğin kişiler, sosyal düzeylerine uygun değil; sanatçının üslubuna uygun konuşturulur.

 

·  Konu kadar, biçim güzelliği de önemlidir. Bu nedenle dil ve anlatım süsten, abartıdan, özentiden uzaktır.

 

·  Realizm, daha çok roman, öykü ve tiyatro türlerinde etkili olmuştur.

 

 

FRANSA’DA

•BALZAC (1799-1850)   ROMAN, ÖYKÜ, TİYATRO                                                                    

Fransız edebiyatında öncü realist yazarlarındandır. Önceleri tiyatroya ilgi duyar, ilk eseri bir tiyatro oyunu­dur. Ancak eser başarıya ulaşamaz. Tiyatroda başarılı olamayacağını anlayınca romana yönelir. Gerçekçi ro­manın öncüsü kabul edilen Balzac, güçlü gözlemlerle başarılı romanlar yazar.

GORİOT BABA, VADİDEKİ ZAMBAK, EUGENİE GRANDET, KÖY HEKİMİ TILSIMLI DERİ, İNSANLIK KOMEDYASI (DİZİ ROMANLARININ GENEL ADI)

 

•STENDHAL  (1783–1842)    ROMAN

  Fransız edebiyatının önemli realist yazarlarındandır. İlk önce tiyatro ve felsefeye ilgi duyar, sonra romana yö­nelir. Romanlarında başarılı psikolojik çözümlemeler yapmıştır. Güçlü gözlemleri, karakter çözümlemeleri, yalın sayılabilecek üslubuyla sık okunan bir yazar ol­muştur

KIRMIZI VE SİYAH, PARMA MANASTIRI…

 

•GUSTAVE FLAUBERT (1821–1880)  ROMAN                                                                                                            

Fransız edebiyatının dünyaca ünlü romancılarındandır. Yaşamdaki çarpıklıklardan, aksaklıklardan kaçarak sa­nata sığınır. Eserlerinde hayalindeki ideal insanlığı an­latmıştır. Madam Bovary adlı romanı, döneminde bü­yük tartışmalara yol açar.

MADAME BOVARY, SALAMBO…

 

 

 İNGİLTERE’DE  

•DANIEL DEFOE   (1659–1731)  ROMAN

 ROBİNSON CRUOSE ( Romanda, ıssız bir adada yalnız başına yıllarca yaşayan bir insanın serüvenini anlatır. )

 

•CHARLES DICKENS  (1812–1870) ROMAN

Gösterişsiz fakat güçlü bir anlatımı vardır. Kendini belli etmeyen ince bir mizah anlayışıyla yazar. Öyküler ve gezi notları da yazmıştır. 

DAVID COPPERFIELD, ANTİKACI DÜKKÂNI,    OLİVER TWIST, İKİ ŞEHRİN HİKÂYESİ

 

•JONATHAN SWİFT (1667–1745)    ROMAN

GULLIVER’İN GEZİLERİ ( Romanda, gemilerde çalışan Gulliver’in dört hayali ülkeye yaptığı gezileri anlatır. )

 

 

RUSYA’DA

•TOLSTOY  (1828–1910)   ROMAN                                                                                         

Rus edebiyatında Realizmin önemli temsilcilerindendir. Ortaya koyduğu eserler ve sanatçı kişiliğiyle yaşa­dığı döneme damgasını vuran Tolstoy, Dünya edebi­yatının da en büyük yazarlarındandır. Eserleri günü­müzde de hâlâ ilgiyle okunmaktadır.

SAVAŞ VE BARIŞ, ANNA KARENİNA, DİRİLİŞ, HACI MURAD, YAŞAYAN ÖLÜ, İVAN İLYİÇ’İN ÖLÜMÜ…

 

•DOSTOYEVSKİ  (1821–1881)   ROMAN

Rus edebiyatının dünyaca ünlü romancılarındandır. Di­nine ve geleneklerine bağlı olan Dostoyevski'nin eser­lerinde psikolojik çözümlemeler geniş bir yer tutar. Realizmin etkisiyle yazdığı eserleri tüm dünyada hâlâ ilgiyle okunmaktadır.   

SUÇ VE CEZA, BUDALA, KARAMAZOV KARDEŞLER, EZİLENLER, KUMARBAZ, ECİNNİLER, İNSANCIKLAR…

 

•MAKSİM GORGİ (1868–1936)   ROMAN

 Toplumcu gerçekçi romanın kurucusu sayılır. Eserle­rinde çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı acı dolu hayatı, Rusya'daki yoksulluk yıllarını anlatmıştır. Betimlemelerdeki ustalığıyla keskin bir gözlemci olduğunu göstermiştir. Tiyatro oyunları ve anılarını kaleme aldığı eserleriyle de Rus edebiyatına katkıda bulunmuştur.  ANA, ÇOCUKLUĞUM, ARKADAŞ, EKMEĞİMİ KAZANIRKEN, BENİM ÜNİVERSİTELERİM

 

 

•GOGOL  (1809–1852)   ROMAN, TİYATRO                                                                              

Rus edebiyatının romancı ve oyun yazarlarındandır. 1836'da döneminin devlet bürokrasisini eleştiren “Müfettişadlı oyunu sahnelenir. Bu eseri resmi çevrelerin tepkisini çeker ve Rusya'yı terk etmek zorunda kalır. Gogol, konularını günlük yaşamdan alır. Eserlerinde insan davranışlarını gerçekçi bir şekilde anlatmıştır.

 ÖLÜ CANLAR, MÜFETTİŞ (OYUN), PETERSBURG HİKÂYELERİ, TARAS BULBA…

 

•ANTON ÇEHOV (1860–1904)    ÖYKÜ, TİYATRO

Rus edebiyatının tiyatro ve öykü yazarlarındandır. Mo­dern kısa öykünün en önemli temsilcisidir. Yazdığı bir öykü kitabıyla Rus Akademisi tarafından verilen Puşkin ödülünü kazanır. Daha sonraları yaklaşık 1000 sözcükten oluşan kısa öykü türünü başlı başına bir sanat haline dönüştürür. Çehov, durum öykücülüğünün ku­rucusu sayılır. Maupassant'ın öncüsü olduğu olay öy­kücülüğünün alternatifi olan bu yeni öykü anlayışı, sonraki dönem öykücülerini de etkiler. Sanatçı, mo­dern öykücülüğe zemin hazırlamıştır. Türk edebiyatın­da Memduh Şevket Esendal'ı etkilemiştir.

OYUN: MARTI, VANYA DAYI, VİŞNE BAHÇESİ, ÜÇ KIZKARDEŞ, HİKÂYELER

 

•TURGENYEV   (1818–1883)  ROMAN                                                                                     

Rus edebiyatının realist çizgideki romancı ve öykücülerindendir. iyi bir eğitim alan Turgenyev, Almanca, İn­gilizce ve Fransızcayı ana dili gibi konuşur. Tarih, kla­sik filoloji dallarında çalışmalar yapar, Yunanca ve La­tince öğrenir. Eserlerinde köylülerin yaşamını, çektiği sıkıntıları dile getirir. 

BABALAR VE OĞULLAR, AVCININ NOTLARI, BAHAR SELİ, TAŞRALI KADIN…

    

•ŞOLOHOV   (1905- ? ) ROMAN

VE DURGUN AKARDI DON, DONDA HASAT

 

 

AMERİKA’DA

•JACK LONDON     ROMAN

MARTİN EDEN, KURT KANI, UÇURUM İNSANLARI, VAHŞETİN ÇAĞRISI…

 

•MARK TWAIN   ( 1835–1910)  ROMAN, ÖYKÜ

Amerikan edebiyatının usta yazarlarındandır. Gazete­cilik de yapan Twain, güldürü ustasıdır. Serüvenci bir yazardır, dünya klasikleri arasına girmiş önemli eserle­re imza atmıştır.

TOM SAWYER’İN MACERALARI, HUCKLEBERRY FINN’İN BAŞINDAN GEÇENLER, MİSSİSİPİ’DE HAYAT…

 

•JOHN STEINBECK  (1902–1968) ROMAN, ÖYKÜ

Natüralist bir gerçekçilik, hayal gücüyle beslenen bir gözlemcilik, yazarın en belirgin özelliğidir.

FARELER VE İNSANLAR, GAZAP ÜZÜMLERİ, BİTMEYEN KAVGA, SARDALYA SOKAĞI, KENAR MAHALLE

 

•ERNEST HEMINGWAY   (1898–1961)  ROMAN

Yazar ve gazetecidir. Eserlerini Paris’e yerleştikten sonra yazmıştır. 1954’te Nobel ödülünü almıştır.  

SİLAHLARA VEDA, ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR, İHTİYAR BALIKÇI

 

•HERMAN MERVILLE (1819–1891)    ROMAN

MOBY DICK (BEYAZ BALİNA)

 

 

İRLANDA’DA

•OSCAR WİLDE  (1854–1900)

Şair eleştirmen, oyun yazarı ve eleştirmendir. Nüketli, alaycı, iğneleyici bir dili vardır. Realist akıma yakındır.

DORİAN GREY’İN PORTRESİ, MUTLU PRENS, SALOME

 

•BERNARD SHAW  ( 1856–1950)

Toplumcu gerçekçi bir yazardır. 1925’te Nobel aldı. Roman ve oyunlarında mizah ve hiciv önemli bir yer tutar.

 

 

 

Türk Edebiyatı’nda realizmin ilk etkileri Tanzimat Edebiyatı’nın kuruluş döneminden sonra ortaya çıkmaya başlar.  Sami Paşazade Sezai’nin öykülerinde,  Recaizade Mahmut Ekrem’in romanlarında ve Nabizade Nazım’ da realizmin ilk etkilerine rastlanır. Öte yanlan Batılı anlamda realizmin, Türk Edebiyatı’nda Servet-i Fünun döneminde uygulanır: Halit Ziya Uşaklıgil. Milli Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı’ndan geçerek realizmin, çeşitli uygulamalarıyla günümüz edebiyatına dek ulaşmıştır.

 

 

 

PARNASİZM  (19.yy’ın ikinci yarısı)

 

 Şiir ile düzyazının oluşum süreçleri farklıdır. Bu nedenle, öykü, roman ve tiyatroda realizmin uygulanışıyla şiirde uygulanışı farklı olmuştur. Parnasizm, şiirde realizmdir. 19. yüzyılına ikinci yarısında Fransa’da romantik şiire bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.

 

 Kuşkusuz, realizmin sosyal, düşünsel ve sanatsal dayanakları, parnasizmin de dayanaklarıdır.

 

Realistler gibi “sanat sanat içindir”  düşüncesinde olan parnesyenler de sanatla güzelliğe güzel biçimlerde ulaşacağını düşünmüşler, realistlerden farklı olarak toprak sorunlarına uzak durmuşlardır.

 

 

Özellikleri:

·  Romantizmde terk edilen Eski Yunan ve Latin Edebiyatı ‘na, mitolojisine tekrar dönülmüştür. Bu özelliğiyle klasisizme yaklaşır.

 

· Tarihi olaylar, efsanevi kişiler, eski uygarlıklar konu edinilmiş; Hint, Mısır, Filistin gibi uzak ve yabancı ülkelerin efsanelerinden yararlanılmış; şiire egzotik (yabancı) bir hava getirilmiştir.

·  Duygu hayalden, düşünce ve nesnelliğe açılmıştır şiir. Betimleme önem kazanmış, kişilikler gizlenmiş, dış doğa yansıtılmıştır.

 

·  Biçim ve söyleyiş güzelliği önem kazanmış; bu nedenle ölçü ve uyak öne çıkmış; şiirde konuya uygun bir ritim yaratılmak istenmiştir.

 

·  Felsefeyle ilgili düşünceler, bilimsel ve teknik konular şiire girmiştir.

 

NOT 1

Parnasçılar, plâstik (görme duyusuna seslenen; mimarlık, heykelcilik, resim gibi) güzelliğe tutkun olup egzotik temalar (yabancı memleketlerle ilgili konular) üzerinde çalışmaktan zevk duymuşlardır.

 

NOT 2

Parnasçılar, uyak ve ölçüye sıkı sıkıya bağlanmışlar, hatta “Biz, nazım sanatı denince ölçü ve uyaktan başka bir şey anlamıyoruz.” diyecek kadar ileri gitmişlerdir.

 

NOT 3

Parnasyen şair, âlimane şiir yazar. İçinde kendi duyguları bulunmaz. Üslubu, betimlemeleri mümkün olduğu kadar canlı, renkli ve parlaktır. Gelenek haline gelmiş nazım şekillerini altüst etmeyi düşün-mez. Aksine bütün nazım kurallarını harfi harfine uygulamak ister. Romantiklerin lirizminden mümkün olduğu kadar kaçar. Kısaca ressam ve heykeltıraşın yaptığını, o şiirde yapmak ister.

 

 

•JOSE MARIA DE HEREDİA  ( 1842–1905)

En önemli eseri “ GANİMETLER “dir. Bizde Yahya Kemâl bir süre onun etkisinde kalmıştır.

 

•FRANÇOİS COPPEE (1842-1908)

  Tevfik Fikret Coppee’den etkilenmiştir.

 

•THEODERE BANVİLLE

 

•LECONTE DE LİSLE

 

•THEOPHİLE GAUTIER (1811–1972)

 

•SULLY PRUDHOMME

 

Türk Edebiyatı’nda bütün özellikleriyle olmasa da Tevfik Fikret’in şiirlerinde ve Osmanlı tarihinin görkemli dönemlerine özlem duyması ve sese, ahenge önem vermesi nedeniyle Yahya Kemal’in şiirlerinde parnasizmin kimi özellikleri gözlenebilir.

 

 

 

NATÜRALİZM (DOĞALCILIK)  (19.yy’ın sonraları)

 

“Bilimsel gerçekçililik” demek olan natüralizm realizme bir tepki olarak değil, onun bir ileri aşaması olarak 19.yüzyılın sonlarında Fransa’da biçimlenmiştir.

 

Bu biçimlenişte, Hippolyte Taine’in “determinizm” (gerekircilik), Claude Bernard’ın “deneysel uygulama” ve Darvin’in “evrim” ve “soyaçekim” düşüncesi natüralizmin düşünsel, bilimsel alt yapısını oluşturmuştur.

 

Çünkü C. BERNARD, doğa olaylarında aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları doğuracağını ileri süren determinizmden yararlanarak deney yönetiminin fizyoloji ve hekimlikte canlı varlıklar üzerinde uygulanabileceği kanıtlamıştır.

 

Emile Zola da “deneysel yöntem”in edebiyatta da uygulanabileceğini ileri sürerek natüralizmin gözlemine “bilimsel deney” i de eklenmiştir. Natüralizmin ilkelerini Zola “Deneysel Roman“ adlı 20 ciltlik yapıtında açıklamıştır.

 

Özellikleri

·  İnsanın duyguları, tutkuları, düşünceleri, davranışları soyaçekim ve toplumbilim yasalarıyla açıklanmıştır.

 

·  İnsan ve toplum, bilimsel determinizm yöntemiyle incelenmiştir. (gerekircilik)

 

·  Yaşam, her türlü yönüyle ele alınır; iyi-kötü ayrımı yapılmaz.

 

·  Kişiliğin oluşumunda çevrenin etkisi kabul edildiğinden, sosyal çevreyle ilgili betimlemelere geniş yer verilmiştir.

 

·  İçgüdü insanı yönlendiren bir etken olarak gösterilmiş, bu nedenle gerçeğin yansıtılmasında, çirkin, kaba ve ayıbın sınırları kaldırılmıştır.

 

·  Yaşam bir laboratuvar, insanlar da deney aracı olarak görülmüştür.

 

·  Yazar bir bilim adamı tarafsızlığıyla kişiliğini gizlemiş, üslupçuluğa karşı çıkılmış ve kişiler sosyal düzeylerine uygun hareket ettirilip konuşturulmuştur.

 

·  Çevreyi ve insanı, yaşadıkları dönemin sosyal çöküntüleri içinde ele aldıklarından eserlerine bir kötümserlik havası egemen olmuştur.

 

·  Sanatı, toplum sorunlarını yansıtarak bu sorunların çözümünde bir araç olarak görmüşler ve sanattan toplumsal yarar bekleyen anlayışın içinde olmuşlardır.

 

·  Tiyatroda dekor, kostüm ve aksesuara önem vermişlerdir.

 

 

FRANSA’DA

• EMİLE ZOLA  (1840–1902)    ROMAN

 Romanlarında insanların en çirkin ve gizli yönlerini gerçeğe uygun olarak açıkladı. Kalıtım kanunlarının toplum üzerindeki etkilerini belirtti. Bilime güvenilmesini, insanların eğitilmesini ve toplumun gelişmesi konuları üzerinde durdu.

MEYHANE, GERMİNAL, NANA, GERÇEK, EMEK, TOPRAK, HAYVANLAŞAN İNSAN…

 

•ALPHONSE DAUDET  (1940–1897)   ROMAN, ÖYKÜ                                                                             

Eserlerini Naturalizmin etkisiyle yazan Fransız yazar­dır. Eserlerinde betimlemelere önem vermiş, ayrıntılı betimlemeler yapmıştır, iyimser ve canlı bir anlatım kullanmıştır. Eserleri,

DEĞİRMENİMDEN MEKTUPLAR(ÖYKÜ)  PAZARTESİ HİKÂYELERİ(ÖYKÜ), KÜÇÜK ŞEYLER(ÖYKÜ), JACK(ROMAN), TARASCONLU TARTARİN(ROMAN)…

 

•GONCOURT KARDEŞLER  (Edmond ve Jules )     ROMAN                                                        

Goncourt Kardeşler, Naturaliz­min, Emile Zola'dan sonraki en önemli temsilcileridir. Eserlerini bilime, gözleme dayanan bir yöntemle, bü­yük bir titizlikle yazmışlardır. Artistik üslubun yaratıcıla­rı arasında sayılır.

GERMİNİE LACARTEUX

 

•GUY DE MAUPASSANT (1850–1893)  ÖYKÜ, ROMAN                                                                                           

Fransız edebiyatının ünlü roman ve öykü yazarıdır. Yazdığı öykülerle dünya edebiyatını etkilemiştir. Maupassant, olay ağırlıklı öyküler yazmıştır. Olaya dayalı öykü türünün kurucusu sayılmıştır. Üslubu sade, süssüz ve açıktır. Usta öykücü, iki yüzün üzerinde öykü yazmıştır. Türk edebiyatında Ömer Seyfettin'in öyküle­rinde, Maupassant'ın etkilerini görmek mümkündür. Klasik olay öykü türünün ustasıdır.

 ÖYKÜ: AY IŞIĞI, TOMBALAK; ROMAN: BİR HAYAT, GÜZEL DOST…

 

NORVEÇ’TE

•HENRİK IBSEN  (1828–1906)    TİYATRO

Hürriyet, aile, ahlak ve benzeri konularda, keskin üsluplu dramlar yazmış. Danimarka’nın ve tüm İskandinav ülkelerinin birliğini ve yükselişini sağlamayı ülkü edinmiştir.  

HORTLAKLAR, HALK DÜŞMANI, PEER GYNT, NORA…

Türk Edebiyatı’nda natüralizmin bilinçli uygulayıcısı Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır. Ondan önce Tanzimat Edebiyatı’nda Nabizade Nazım’ın “Karabibik” adlı uzun öyküsünde natüralizmin kimi özelliklerine Türk Edebiyatı’nda ilk kez rastlanır.

 

 

 

SEMBOLİZM ( SİMGECİLİK )  (19.yy’ın sonları)

 

Sembolizm, 19. yüzyılın sonlarında parnasyen şiire tepki olarak doğmuş bir akımdır. Sembolizm kendisinden sonra ortaya çıkan şiir akımlarının çoğunu etkilemiştir.

 

Realist ve natüralist edebiyatın egemen olduğu dönemde iyice belirginlik kazanan karamsarlık ve bezginlik, “gelişen bilimin insana beklenen mutluluğu getirmediği” düşüncesini beslemiş; “Dünya bir tasarımdır, bir hayalden ibarettir,” biçimindeki “idealizm”in Fransa’da yaygınlaşmasına yol açmıştır.

 

Öte yandan Almanya’da Shopenhauer’un her olayı “hayali ve esrarlı olgular” biçiminde açıklayan idealist felsefesi, ruhsal bunalım içindeki genç kuşağın “geleneğin dışında yeni bir yol bulmak” isteğini güçlendirmiştir.

 

Böylece edebiyat, bilimden ve aydınlıktan uzaklaşarak, yarı karanlık ve belirsiz sezgilere, fizyolojiden psikolojiye, gözlem ve deneyden duygu ve bilinçaltına, nesnellikten öznelliğe yönelmiştir.

 

Fransa’da sembolizmin öncüsü olan Charles Baudelaire, bu akımın ilkelerini “Kötülük Çiçekleri” adlı şiir kitabında uygulanmıştır.

 

Özellikleri

 

·  Parnasizmin kovduğu duygu ve hayal şiire geri dönmüştür. Ancak bu romantizme dönüş değildir.

 

·  Anlam açıklığını düzyazıya özgü bir özellik olarak görmüşler, şiirde kapalılığı savunmuşlar: herkesin kendine göre yorumlayabileceği bir şiiri amaçlamışlardır.

 

· Şiirde ritme önem vermişler, sözcüklerin müziğine dayanan bir iç ahenk kurmaya çalışmışlardır.

 

·  Şiirin, gerçeği değil, gerçekliğin (doğanın) şairdeki izlenimlerini anlatması gerektiğini savunmuşlardır.

 

·  Nesneler birer sembol olarak ele alınmış; sembollerde, iç dünya ile dış dünya arasında bağlantı kurulmuş; bu nedenle mecazlı anlatıma ve imgeye sık sık başvurulmuştur.

 

·  Gerçeğin çıplaklığına karşı olduklarından, akşam saatleri, mehtap, yarı karanlık ve loş ortamlar şiirde dekor olarak seçilmiştir.

 

·  En çok, ölüm düşüncesi, sessizlik, durgun sular, sararmış yapraklar, güneşin batışı, kimsesiz kırlar, uzak ülkeler anlatılmıştır.

 

·  Toplum sorunlarından uzak kalınmış, “sanat sanat içindir” anlayışına yakın durulmuştur.

 

·  Sembolizm, çağdaş şiiri en çok etkileyen akım olmuştur.

 

•CHARLES BAUDELAİRE (1821–1867) ŞİİR

Sembolizmin ilk temsilcilerindendir. Şiirde biçim kusursuzluğuna önem vermekle birlikte daima kendi izlenimlerini anlatması, şiirde kapalılığa önem vermesi, duyguları sözcüklerin açık anlamlarıyla anlatmaktan çok ahenkleriyle sezdirmeye çalışması bakımından tam bir sembolisttir.

KÖYÜLÜK (ELEM) ÇİÇEKLERİ…

 

·STEPHANE MALLERME  ŞİİR                                                                                                   

Sembolizmin temsilcilerinden olan Fransız şairdir. Baudlaire ile Edgar Alen Poe'den etkilenir. Mallarme, genç şairlerle yaptığı toplantılarda etkili konuşmalar yapar, dünya edebiyatını da eserleriyle etkiler.

ÇAPKIN TÖRENLER, TATLI ŞARKI, MUTLULUK TÜRKÜLERİ

 

•PAUL VERLAINE  (1844–1896)   ŞİİR                                                                                        

Fransız edebiyatının önemli şairlerindendir. Dünya edebiyatında da en çok okunan şairlerdendir, ilk önce Parnas şiir akımıyla tanışsa da Sembolizmin etkisindedir. Verlaine, şiirleriyle olduğu kadar şiir ve şairlerle il­gili yazdığı yazılarıyla da sanat dünyasında yankı uyandırmıştır.

İYİ ŞARKI, SÖZSÜZ ROMANSLAR, USLULUK

 

•MAURICE MAETERLINCK     TİYATRO

 

•ARTUR RİMBAUD     (1854-1891)   ŞİİR

Fransız edebiyatının ünlü sembolist şairlerinden biridir. Rimbaud'un şiirlerinde sözcükler, yepyeni biçimlerle birleşir. Onun kendine özgü bir şiir dili vardır. Hayal dünyasındaki sıra dışı görüntüler şiirlerine yansır. Birçok şiiriyle sürrealistler için zengin bir kaynak olmuştur.

CEHENNEMDE BİR MEVSİM, İLHAMLAR, IŞIKLAR

 

•PAUL VALERY  (1871-1945)   ŞİİR

Şiirlerinde özellikle dil ve ahenge önem vermiştir. Onun şiir anlayışı şöyle özetlenebilir : “Şiir, ne düşüncelerle ne duygularla yazılır; şiir, sözcüklerle yazılır. “

GENÇ ORMAN, CHARMES

 

•EDGAR ALLAN POE 1809-1849)  

Amerikan edebiyatının şair ve yazarlarındandır. Şiirlerindeki büyülü dil, onların bugün bile sevilerek okunmasını sağlamıştır. Sembolizmin önde gelen temsilcilerindendir. Kendisi Baudelaire’den etkilendiği gibi, Fransız şairlerini büyük ölçüde etkilemiştir. Modern “küçük öykü” türünün yaratıcısı sayılabilir. 

 ANNABEL LEE VE KUZGUN şiirleri ünlüdür 

 

 

Bizde sembolistler: Servet-i Fünûn’da Cenap Şahabettin’in Elhân-ı Şitâ şiirinde sembolist özellikler görülür. Tevfik Fikret’in Çınar şiir örneği sayılabilir. Asıl uygulayıcı Ahmet Hâşim’dir. Yahya Kemâl, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas, Ahmet Hamdi Tanpınar sembolist özellikli şairlerimizdir.

 

 

 

EMPRESYONİZM ( İZLENİMCİLİK )  (19.yy’ın sonları)

 

19. yüzyıl sonlarında resim sanatında egemen olmuş bir akımdır. Akımın etkileri edebiyat ve müzik sanatında da görülmüştür, sembolizmin bir aşaması olarak kabul edilir.

 

Özellikleri

·  Duyuların, nesnel gerçekliğin, dış doğanın olduğu gibi algılanmasını engellediğinden hareketle, algılanan durumların gerçek ve dış dünya değil, onun hayallerle süslenmiş izlenimleri olduğu sonucuna varılmıştır.

 

·  Doğanın tüm ayrıntılarıyla anlatılmasının olanaksızlığı nedeniyle, ancak doğadan edinilen izlenimlerin anlatılabileceği savunulmuştur.

 

·  İnsanın çevresini saran evrene ve sosyal çevreye ilgisiz kalınmış, sanatçılar kendi iç dünyalarını dile getirmeyi amaçlamışlardır.

 

·  Bu nedenle “sanat eseri, onu yaratanın tam kişiliğini belirtir” düşüncesi öne çıkmıştır.

 

•RİLKE

 

•HOPKİNS

 

•SAMUEL BECKET  ( 1906–1989)

Hem İngilizce hem Fransızca romanlar ve oyunlar yazmıştır. 1969’da Nobel almıştır; fakat reddetmiştir.

GODOT’YU BEKLERKEN, OYUNUN SONU, MOLLOY…

 

***Sembolist şairler A. Rimbaud ve Paul Verlaine aynı zamanda empresyonist şairler olarak da kabul edilir.

 

 

Türk Edebiyatı’nda sembolizmin en önemli temsilcisi Ahmet Haşim birçok kaynakta empresyonist olarak da nitelenmiştir.

 

 

 

 

EKSPRESYONİZM ( DIŞAVURUMCULUK )

 

20. yüzyılın başında Almanya’da empresyonizme, özellikle de natüralizme bir tepki olarak doğmuştur. Bu akım resimde ortaya çıkmış, daha sonra edebiyata yansımıştır.  

 

Ekspresyonizm, insanın iç dünyasındaki duyguları anlatmaya, dışa vurmaya, önem veren bir akımdır.

Bir başka ifadeyle bu akım, sanayi çağının anlamsızlaştırdığı yaşama karşı “ruhun isyanı”dır. Ekspresyonizm, insanın iç dünyasını, duygularını, ruh dalgalanmalarını dışa vurmayı amaçlar. Ekspresyonistler, iç gözleme, öznel gerçekçiliğe büyük önem vermişledir.

 

•JAMES JOYCE (1882–1941)

 İrlanda asıllı şair, roman ve öykü yazarıdır. “ULYSESS” adlı romanı dünya çapında üne sahiptir.

DUBLİNLİLER, SÜRGÜNLER, ON PARALIK ŞİİRLER…

 

•FRANZ KAFKA   (1883-1924)  ROMAN, ÖYKÜ

Çekoslovak yazardır. Ölüm, intihar gibi temaları çok işler. 

DAVA, ŞATO, YİTİK, DEĞİŞİM, ÇİN SEDDİ…

 

•T.S. ELLİOT  ( 1888-1965)

Amerikan asıllı şair; şiir, oyun, deneme ve eleştiri yazarıdır.

ÇORAK ÜLKE, BOŞ ADAMLAR, KATEDRALDE CİNAYET, KUTLU ÇARŞAMBA…

 

•O. NEİL   TİYATRO

 

 

KÜBİZM

 

20. Yüzyılın başında ortaya çıkan ve daha çok resim alanında kendini gösteren, sonradan öteki sanat dallarını da etkileyen, konunun yalnızca görünen taraflarını değil, görünmeyen yönlerini de göstermeye çalışan bir akımdır. Sözgelimi “Ressam, balkonda bulunan bir adamın resmini yapmak istediği zaman, yalnızca adamın dış görünüşünü çizmekle yetinmeyecek, balkondaki adamın sokağa ait bütün duyumlarını aynı tablonun içine yerleştirecektir.

 

Kübizme göre yaşam, çok boyutludur. İnsan yaşam denilen olay içinde birçok şeyi hep birden görmektedir. Öyleyse insanı bütün düşüncelerinden soyutlayamayız.

 

Empresyonizme tepki olarak doğmuştur. Her şeyi geometrik bir biçimde görmeye ve göstermeye çalışır. Şairler şiirlerinde, çözümleme – sentez metodunu kullanmışlardır. Eşyanın dış görünüşüyle birlikte özünün de gösterilmesi gerektiğini savunur.

 

Resimde Picasso; edebiyatta G. Apollinaire, Andre Salmon, Max Jacob gibi şairler bu akımı kökleştirmeye ve geliştirmeye çalışmışlardır. Fakat bütün çabalara rağmen, bu akım uzun ömürlü olamamıştır.

 

Türk edebiyatında bütün şiirleriyle Kübizmi temsil eden bir edebiyat sanatçısı yoktur.

 

 

FÜTÜRİZM ( GELECEKÇİLİK )

 

Yaşamda her şeyin sürekli hareket durumunda olduğundan yola çıkarak, sanatında bu harekete uyması gerektiğini ileri süren bir akımdır.

 

Fütürizmde geçmişin tüm sanat kuralları bir yana bırakılarak, hayatın dinamizmine, yaşamın sürekliliğine uygun yeni biçimler aranmıştır. Dinamizmi, hızı, makineyi, şiire sokmak amacı güdülmüştür. Atılganlık, gözü peklik ve çalışmanın kutsallığı savunulmuştur. Şiirde geleneğe bağlı tüm öğeler, şiir birimi, ölçü, uyak atılmış; özgür şiir biçimi kullanılmıştır.

 

•MARİNETTİ

 

•VİLADEMİR MAYAKOVSKİ  (1894–1930)

  Toplumcu ve fütürist ( gelecekçi ) bir şairidir. Halk diliyle biçime önem vererek şiirler yazmış, Rus şiirinde yeni bir dönem açmıştır. Bizde Nazım Hikmet, Mayakovski’den çok etkilenmiştir.

 

  Türk Edebiyatı’nda Nazım Hikmet’in kimi şiirlerinde etkileri görülür.

 

DADAİZM

 

Fütürizm, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yerini Dadaizm’e bırakmıştır. Kişiyi aklın tutsaklığından, aklın kurduğu düzenden sanatı dil, ölçü, uyak, biçim ve anlam kaygılarından kurtarmak; kalıplaşmış bütün sistemleri, kuralları, gelenekleri yıkmak amaç güdülmüştür. Kuralsızlık kural olarak benimsenmiştir.

 

 Anlamsız olan “dada” sözcüğünü kendine ad olarak seçen akım, sanatı da ortadan kaldırma eğilimi göstermiştir.

 

Kurucusu Tristan Tzara’dır. Dadaizm 1922’den sonra yerini sürrealizme bırakmıştır.

NEOKLASİSİZM

 

19. yy sonlarında “ Klasisizm” e dönüş eğilimleri şeklinde belirmiştir.

Bizde Yahya Kemâl’de etkisi görülür. ( Şiirlerinin biçimce eski, öz yönünden yeni oluşu ile dikkati çeker. )

 

 

SÜRREALİZM ( GERÇEKÜSTÜCÜLÜK )

 

Dilimize “gerçeküstücülük” terimiyle çevrilen sürrealizm sanata, gerçeğin üstünü, ötesini, dışını değil; üst gerçeği (sanatçının daha önemli bulduğu bir gerçeği, gerçekliği) anlatmaya çalışır.

 

20. yüzyılın sanat akımı olan sürrealizm, bu “üst gerçeği”, “bilinçaltı” olarak belirler. Çünkü Sigmund Freud’un insanın bilinçaltına yönelik açıklamaları, sürrealizme kaynaklık etmiştir.

 

Freud’a göre insan “akıl”la “alışılmış”la davranışlarını sınırlamış ve gerçekliğini ortaya koyamamıştır. İnsanın rüyada ve sanrılık halindeki akıl ve mantığın denetiminden kurtulmuş halini ele alan Freud, insanın gerçek olarak anlaşılması için, aklın, mantığın, geleneklerin etkisinden kurtulması gerektiğini belirtir.

 

Sürrealistler de bilinçaltının karanlık ve karmaşık dünyasını sanata yansıtmak istemiştir.

 

Bir ruh doktoru olan şair, A. Breton, sürrealizmin ilkelerini “Birinci Sürrealizm Manifestosu” adlı eserinde açıklamıştır.

 

Özellikleri

·  Bilinç ve akıl değil, bilinçaltı temel alınmıştır.

·  Bilinç durumundan çıkarak (ipnoz durumu) hiçbir şey düşünülmeden ve tasarlanmadan yazmak yöntemi benimsenmiştir.

 

·  Gülmenin insanı ikiyüzlülükten kurtaracağını söyleyen sürrealistler, mizaha ve espriye önem verirler.

 

· Sanat yapıtlarının iradi değil, çağrışımsal ve ruhsal otomatizm ürünü olduğunu göstermek için “rüya öyküleri”, ”ipnotizmada sorulara verilen yanıtlar”, “ruhsal otomatizm yazıları” gibi yöntemler kullanılmıştır.

 

· Akıl ve mantıkla şiirin bulunmadığına inanılmış, dış gerçeklik nesnel bağlantılarını kaybetmiş, imajlarda “olmazlar olur” yapılmıştır.

 

·  İç akışı engellediğine inanıldığından noktalama işaretleri kullanılmamıştır.

 

·  Gelenek, görenek ve törelerden, bunların sınırlayıcılığından kaçınılmıştır.

 

•ANDRE BRETON  (1896–1966)

 

•LUİS ARAGON

 

•PAUL ELUARD, (1895–1952)     

Edebiyat hayatına dadacılarla girmiş, sonra sürrealizmi benimsemiştir.

Türk Edebiyatı’nda Garip şiir akımının kimi şiirlerinde bu akımın izleri görülmektedir. Ayrıca günümüz çağdaş şairlerinden Cemal Süreya, İlhan Berk, Ece Ayhan, Edip Cansever, Turgut Uyar yer yer üstgerçekçilik izleri taşır (II. Yeni şairleri)

 

 

 

EGZİSTANSİYALİZM  ( VAROLUŞÇULUK )

 

Var olmanın özden önce geldiğini ileri süren egzistansiyalizmin tarihsel kökleri oldukça eskilere gider. İnsanın kendi varlığını, kendisinin yarattığını ileri süren bir öğretidir bu. Varoluşçuluğun bir sanat akımı olarak biçimlenişi, bu öğretinin etkisiyledir.

 

Egzistansiyalistlere göre tüm varlıklar var oluşlarından önce gerçekleştirilmişlerdir. Bu nedenle örneğin ağaç ağaçlığını yapamaz artık; ama insan kendini yapabilir. İnsan kendi özünü oluştururken yalnızdır ve özgürdür. Bu özünü oluşturma süreci seçeneklerle doludur. İnsanın karşı karşıya kaldığı bu seçme durumu ona yoğun sorumluluklar yükler ve bu da kişiyi bunalıma düşürür.

 

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra J.Paul Sartre ile gittikçe güçlenen bu akım, Descartes’in

“Düşünüyorum öyleyse varım” görüşünü tersine çevirerek “Var olduğum için düşünüyorum” tezine ulaşır ve özgürlüğü kısıtlayan hiçbir engeli tanımaz.

 

İnsana büyük değer veren var oluşçular insana yapılan haksızlıklardan herkesi sorumlu tutarak egzistansiyalizme toplumcu bir özellik kazandırırlar.

 

•J.P.SARTRE (1905–1980)  ROMAN, ÖYKÜ, OYUN

Son dönemin en önde gelen düşünür ve sanatçılarından olan Sartre, egzistansiyalizm akımının kurucusu ve savunucularındandır.

BULANTI, ÖZGÜRLÜK YOLLARI, AKIL ÇAĞI (ROMAN), SİNEKLER,    MEZARSIZ ÖLÜLER, KİRLİ ELLER, SAYGILI YOSMA (OYUN)…

 

•ALBERT CAMUS (1913–1960)

YABANCI, VEBA (ROMAN) 

 

•ANDRE GİDE (1869–1951)

Fransız edebiyatının ünlü deneme ve roman yazarıdır. 1947 Nobel kazanmıştır. Sanat eserlerinde biçime önem vermez.

ECİNNİLER, KALPAZANLAR, DAR KAPI, DÜNYA NİMETLERİ…

 

•KARL JASPERS

 

 

 

BATI EDEBİYATINDAN BAŞKA BAZI ÖNEMLİ SANATÇILAR

 

•HANS CHRİSTİAN ANDERSEN (1805–1875)

Danimarkalı, dünyaca ünlü masal yazarıdır. Şiir, roman, tiyatro, gezi notu türünden eserler de vermiştir. Ama bütün dünya onu  “Andersen Masalları” adıyla da bilinen masalları ile tanır.

 

•CHARLES PERRAULT  ( 1628–1703)

Yapma masallarla adını ölümsüzleştirmiş bir şair ve yazardır. ( Hikâyeleri aslında, oğlunun yazdığı öne sürülmüştür. )

PARMAK ÇOCUK, KÜLKEDİSİ, ÇİZMELİ KEDİ gibi masallar onun eseridir.

 

•GRİMM KARDEŞLER

(JACOP 1785–1863 ve WİLHELM GRİMM 1786–1859)

Birlikte Alman folkloru, dili ve edebiyatı üzerinde yaptıkları çalışmalarla ün kazanmışlardır. Eserleriyle çocuk edebiyatının da ünlüleri arasında yer almışlardır. Derledikleri ve yazdıkları masallar “Grimm Masalları” adıyla dünya dillerine ve Türkçeye de çevrilmiştir. “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” bunların en tanınmışıdır.

 

•KNUT HAMSUN (1859–1952)

Norveçli romancı. Eserlerinin çoğu kendisiyle ilgilidir. Açlık adlı romanında gerçek bir olayı işler. Hamsun, kişilerin dış görünüşünden çok, ruh hallerini ve bilinçaltlarında kalmış düşünce ve emellerini anlatmakta ustalık gösterir.

AÇLIK, DÜNYA NİMETİ, TOPRAK YEŞERİNCE, SERSERİLİK GÜNLERİ, ROSA, PAN, GÖÇEBE…

 

•JULES VERNE  ( 19. yy )

19. yy Fransız romancılarındandır. Yaşadığı dönem, Fransa’nın ve dünyanın icatlarla, keşiflerle çalkalandığı, büyük denizlere seferler düzenlendiği bir dönemdi. O, bu koşullar altında hayale dayanan, bilimsel buluşlar üstüne kurulan romanlara yöneldi.

BALONLA BEŞ HAFTA, AYA SEYAHAT, DENİZ ALTINDA YİRMİ BİN FERSAH, KAPTAN GRANT’IN ÇOCUKLARI…

 

•PİERRE LOTİ  (1850–1923)

Fransızdır. Denizcilik mesleği dolayısıyla gezdiği ülkeleri anlatan “egzotik roman” türünde eserleriyle tanınır. İstanbul’a defalarca gelmiştir. “Aziyade” romanında İstanbul’u anlatmıştır. Türk dostudur. 1. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin haksızlığa uğradığını savunmuş, Kurtuluş Savaş’ımızı destekleyen yazılar yazmıştır.

AZİYADE, İZLANDA BALIKÇISI, BAYAN KRİZANTEM…

 

•BERTOLD BRECHT ( 1898–1956)

Alman edebiyatının ünlü şairi ve tiyatro yazarıdır. “Epik Tiyatro”nun kurucusudur.

CESARET ANA, KAFKAS TEBEŞİR DAİRESİ, CARAR ANA’NIN SİLAHLAR, BAAL, ADAM ADAMDIR…

 

•HEİNRİCH BÖLL   ( 1917–1985)

20. yy’da yetişmiş Alman yazarlarının en büyüğü sayılabilir. Öykü, roman ve tiyatro yazarıdır. 1972’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır. “Gündelik gerçekleri” yansıtır.

TREN ZAMANINDA GELDİ, YARIN VE DÜN, PALYAÇO, TOPLUM DIŞI, BİR AĞIZ DOLUSU TOPRAK, İLK YILLARIN EMEĞİ, CÜCE VE BEBEK…

 

•ALAİN   (1868–1951)

Fransız filozofu ve deneme yazarıdır. Felsefe öğretmenliği onu Descartes çizgisinde etkiler. Hümanizmi savunur. Uzlaşmacı ve barıştan yana bir tutum sergiler. Onun şüpheyi yöntem olarak kullanma anlayışı, sürekli yeni arayışlara yönelmesini sağlar.

 

• ELENOR PORTER    ( 19. yy )

POLYANNA

 

EDMONDO DE AMICIS  ( 1846 – 1908 )

ÇOCUK KALBİ

 

•CARLO COLLODİ   ( 1826 -1890 )

PİNOKYO

 

 

 

DOĞU EDEBİYATLARINDAN ÖNEMLİ SANATÇILAR

 

•KONFÜÇYÜS  (MÖ 551–479)

Çinli filozof. Günümüze ulaşmış yazılı bir eseri yoktur. Sözlü olarak yayılan düşünceleriyle Doğu

felsefelerini etkilemiş, bütün dünyada edebiyatçıların da ilgi duyup yararlandıkları bir kişi olmuştur.

 

•BEYDEBA  (MÖ 1. yy)

Hint filozofu ve yazarı olarak bilinir. Asıl kimliği hakkında çeşitli söylentiler vardır. Bakü’de doğmuş bir Türk olduğu, Hindistan’a sonradan gittiği de anlatılır. İnsanlara söyleyeceklerini, hayvanların başından geçiyormuş gibi – fabl biçiminde- düzenlediği öyküleriyle dile getirir.

KELİLE VE DİMNE

 

•FİRDEVSΠ (932–1020)

İran’ın ve dünya edebiyatının en büyük şairlerindendir. En önemli eseri, İran tarihini anlatan “ŞEHNÂME” adlı destanıdır.

 

•ÖMER HAYYAM  (?-1124)

İran edebiyatı şairlerindendir. “Hayyam” çadırcı anlamına gelen takma adıdır. Gökbilimi, matematik ve doğa bilimleri alanlarında eserleri de olmakla birlikte; rubaileri ile ün kazanmıştır. Bu küçük şiirlerde, güçlü bir gözlem ince bir espri evreni görülür.

 

•NİZÂMİ  (1140–1203)

İranlı şair.  Asıl adı İlyas’tır.   “Genceli Nizami”  takma adıyla anılır. Hamse sahibidir.

LEYLA VÜ MECNUN, İSKENDERNÂME, HÜSREV Ü ŞİRİN, MAHZEN-İ ESRAR…

 

•SADİ  (1193–1293)

İran’ın en büyük şair ve yazarlarındandır. “Şirazlı Sadi” adıyla bilinir. Lirik aşk şiirleri de yazmışsa da asıl ünü, düzyazıyla yazılmış küçük öykücükler içer kitabı GÜLİSTAN ile manzum öykücüklerden oluşan BOSTAN adlı eserlerinden gelir. Bu iki eser, bazı dünya dillerine de çevrilmiştir.

 

•HAFIZ  (1320–1389)

İran edebiyatının en büyük şairlerindendir. “Şirazlı Hafız” diye bilinir. Tasavvuf, kelam, felsefe bilimleriyle uğraşmıştır. Şiirlerinde insan sevgisi, içtenlik, sevinç, günlük yaşam işlenmiştir. İran şiirine gazel türünü sokmuş, beyit bütünlüğünden çok konu bütünlüğüne önem vermiştir. Aşk, içki, eğlence konularının yanında dönemin toplumsal bozukluklarını da işlemiştir. En önemli eseri olan “DİVAN” Doğu ve Batı edebiyatçılarını etkilemiştir.

 

•CAMİİ (MOLLA CAMİİ)   (1414–1492)

İranlı şair ve bilgindir. Hadis, tefsir, Arap dil ve edebi- yatı bilimlerinin yanı sıra, tasavvufla da ilgilenmiştir. Sade, duru, özlü bir dili vardır. Divanları (üç adet ), Yedi Taht ( Yedi mesnevi ) ve Baharistan…

 

•TAGOR  (1861–1941)

Hintli şair. İngiltere’de eğitim görmüştür. Aynı zamanda filozoftur. Şiirlerine mitsizim ve vatanseverlik dikkati çeker. Eserlerinin birçoğunu İngilizce yazmıştır. 1913’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır. Dünyanın en ünlü lirik aşk, insanlık ve doğa şairleri arasındadır.

BAHÇIVAN, MEYVE ZAMANI, AVARE KUŞLAR, YURT VE DÜNYA, ATEŞBÖCEKLERİ….

 

•KAWABATA  ( 1899–1972)

Japon öykü ve roman yazarıdır. İngiliz ve Japon edebiyatlarını incelemiştir. 1968’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır.

İZU DANSÖZÜ, KARLAR ÜLKESİ, BİN BEYAZ TURNA, KYOTO…

 

•MUHAMMED İKBAL  ( 1873–1938)

Pakistanlı şairdir. Hint Müslümanlarının bağımsızlığı için çalışmıştır. Dördü Pakistan (Urdu) dilinde, yedisi Farsça, on bir şiir kitabı vardır.

CEBRAİL’İN KANADI, KERVANIN ÇAĞRISI, VARLIĞIN SIRLARI

Düzyazı eserlerinin en önemlisi, “İslâmiyet’te Dinî Düşüncelerin Yeniden İnşası” adını taşır.

•SAMED BEHRENGİ   ( 1939–1968)

Türk (Azeri) asıllı İranlı yazar. İran folklorundan derlemeler yapmış, özellikle çocuklar için öykü ve masallar yazmıştır.

KÜÇÜK KARABALIK, BİR ŞEFTALİ BİN ŞEFTALİ, KARGALAR…

 

 

TÜRK DÜNYASINDAN ÖNEMLİ SANATÇILAR

 

• OSMAN TÜRKAY ( 1927-   )

 Kıbrıslı şair, yazar ve gazetecidir. Şiirleri, incelemeleri, denemeleri ve çevirileri vardır. Halen İngiltere’de yaşamaktadır. Uluslararası ödülleri vardır.

ŞİİR: YEDİ TELLİ, UYURGEZER, EVRENİN DÜŞÜNDE GEZGİN, KIYAMET GÜNÜ GÖZLEMCİLERİ  

 

•ÖZKER YAŞIN ( 1932 -   )

Kıbrıs’ta doğmuş şair ve yazardır. Öykü, tiyatro, şiir ve roman türlerinde eserler vermiştir. Halen Kıbrıs’ta yaşamaktadır.

ŞİİR: KIBIS’TAN ATATÜRK’E, BAYRAKTAR DESTANI, MEHMETÇİK KIBRIS’TA, ATATÜRK’E SAYGI DURUŞU…

ROMAN: KIBRIS’TA VURUŞANLAR, KIBRISLI KÂZIM, GİRNE’DEN YOL BAĞLADIK

ÖYKÜ: BÜTÜN KAPILAR KAPANDI…

 

•CENGİZ DAĞCI    (9 Mart 1920 )                              

Roman ve öykülerinde Kırım Türk’ünün dramını anlatır. Yazar, eserlerine yaşadığı olayları konu olarak alır.

KORKUNÇ YILLAR, YURDUNU KAYBEDEN ADAM,

ONLAR DA İNSANDI, O TOPRAKLAR BİZİMDİ, DÖNÜŞ, ÜŞÜYEN SOKAK…

 

•CENGİZ AYTMATOV   ( 1928)

Kırgız Türk edebiyatının dünyaca tanınmış yazarıdır. Eserlerinde doğa, aşk ve vatan sevgisi geniş yer tutar. İlhamını Manas ve diğer Kırgız destanlarından ve efsanelerinden alır. Romanlarının ana konusu olan savaş ve aşkı, simgesel, mecazlı anlatımla ve başarılı bir üslupla dile getirmiştir. CEMİLE adlı romanı dünyada bütün zamanların en çok okunan aşk romanı seçilmiştir.

TOPRAK ANA, GÜN OLUR ASRA BEDEL, YÜZ YÜZE SELVİ BOYLUM, MASALDAN SONRA, DENİZ KIYISINDA KOŞAN ALA KÖPEK, CENGİZ HAN’A KÜSEN BULUT, KIZILELMA, DİŞİ KURDUN RÜYALARI…

 

BAHTİYAR VAHAPZADE  ( 1925 )

Azerbaycanlı şair. Şiirlerinde dil bilinci ve yurt sevgisi geniş yer tutar. Ayrıca içinde yaşadığı toplumun aksak taraflarını şiirlerine konu edin şair, zaman zaman hayatın çelişkilerini de aksettirir. Şair, klâsik ve geleneksel Azerbaycan şiirini çok iyi tanıdığından her iki türde de başarılı eserler vermiştir.

MENİM DOSTLARIM, ÇINAR, AYLI GECELER, TAN YERİ, GÜN VAR BİN AYA DEĞER…

 

•ŞEHRİYAR    ( 1904–1988)

Çağdaş Azeri edebiyatının büyük şairlerindendir. “Heyder Babaya Selâm” şiirinden sonra bitin Güney Azerbaycanlı şairlerin lideri durumuna yükselmiştir. Bütün şiirlerinde akıcı ve sade bir Azerbaycan Türkçesini kullanan şair sadece Azerbaycan’ın değil bütün Türk dünyasının sevilen şairleri arasında yer alır.

 

•GASPIRALI İSMAİL BEY  ( 1851-1914)

Kırımlı yazar, gazeteci ve fikir adamıdır. Bir ara (1875) İstanbul’a gelmiştir. Kırım’da “Tercüman-ı Ahval-ı Zaman” adlı bir gazete çıkarmış, Rus topraklarındaki Türklerin ve dünya Türklüğü’nün “dilde, fikirde, iş’te birlik” ilkesi etrafında işbirliği yapmasını savunmuştur. Düşünceleri Asya Müslümanları ve bütün Türkler arasında yankı uyandırmıştı. Ömrünün son yıllarlında yine Türkiye’de bulunmuş, Milli edebiyatçılar üzerinde de etkili olmuştur.

RUSYA MÜSLÜMANLARI, AVRUPA MEDENİYETİNE BAKIŞ, ATLASLI CİHANNAME…

 

•AYAS İSHAKİ   ( 1878-1954)

Kazan Türklerinin tanınmış edebiyat, düşünce ve siyaset adamlarındandır. Roman, hikâye, tiyatro türlerinde önemli eserler vermiştir.

ÖYKÜ: ZİNDAN, FAMİLYA SAADETİ, ULUG BEYREM (BÜYÜK BAYRAM)

ROMAN: EVE DOĞRU, TATARIN KIZI

OYUN: HAYAT YOLUNDA, KIYAMET…

 

•MAHDUM KULU 

18. yy Türkmen şairlerindendir. Türkmenistan’da çok sevilen bir halk ozanıdır. Kahramanlık şiirleri, günlük yaşamı yansıtan şiirler, tasavvuf etkisinde şiirler yazmıştır.  “Mahdum Kulu Divanı”  adı altında bir araya getirilen şiirleri – bizdeki Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre koşma ve ilahileri gibi- Türkmen halkı arasında sözlü olarak da yaşamaktadır.

 

•ATA ATACANOĞLU  (19220-     )

Türkmenistan’ın çağdaş şairlerindendir. Tiyatro oyunları da yazmıştır. Şiirlerinde duru, içten, lirik bir anlatımı vardır. Heceyle de serbest nazımla da şiirler yazmıştır.

ŞİİR: GUŞGI GALASI, SALLANCAĞIM SEHRA MENİN, ÇAKMAK, MEN SİZE BARYAN

•ZİYA SAMEDİ   ( 1914 -     )

Doğu Türkistan-Uygur Türk yazarlarındandır. Tiyatro, roman, öykü türlerinde eserler vermiştir.

ROMAN: YILLARIN SIRRI, AHMET EFENDİ…

ÖYKÜ: BİR TANE SİGARA, KAYSILAR OLGUNLAŞTIĞINDA, DERTLİNİN İNLEYİŞİ…

 

•ABDÜLHAMİT SÜLEYMAN ÇOLPAN (1897–1938)

Özbek Türk Edebiyatı’nın önde gelen şairlerindendir. Yenilik Döneminin önemli savunucularındandır. Gençliğinde yazdığı şiirlerde Ali Şir Nevâî’yi, Fuzûlî’yi, Tagor’u örnek almıştır. Duygulu, atak, zeki bir özgürlük şairidir. Bağımsızlık, kadın hakları, eğitim gibi çeşitli konulara da yer vermiştir. Orta Asya halk şiirinden olduğu gibi Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Mehmet Emin Yurdakul, Mehmet Âkif gibi şairlerimizden de etkilendiği görülür. Ulusunu aydınlatmak için, dünya edebiyatlarından Özbekçeye çeviriler de yapmıştır.

ŞİİR: UYANIŞ, BULAKLAR, TAN SIRLARI, KOŞUKLARIM

TİYATROLARI: HALİL FELENK, ZAMAN HATUNU, UZUN KULAKLİ BABA, YARKIN AY…

ROMAN: Gece ve gündüz…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam130
Toplam Ziyaret3693774
VİDEOLAR
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Takvim